Tutunamayanlar Oğuz Atay’ın ilk romanı olma özelliği taşır. Yazar 1970 yılında TRT Roman Ödülü’nü bu romanıyla kazanmıştır.
Tutunamayanlar, alışılmışın dışında bir romandır. Belirli bir olayı sergilemekten çok; izlenimler, çağrışımlar, taşlamalar, ayrıntılar ve ruhsal çözümlemelerle oluşur.
Kitaptan ;
-Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım: mürekkeple yazmışlar oysa. Ben kurşunkalem silgisiydim. Azaldığımla kaldım.
-Kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü
yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım. Bana acımayın. Ben kötüyüm; sizlere
karşı kötü duygular besledim içimden. Beceriksizliğimden uygulayamadım
kötü düşüncelerimi.
-----
"Önce kelime vardı" diye başlıyor Yohanna'ya göre İncil. Kelimeden önce de Yalnızlık vardı. Ve Kelimeden sonra da var olmaya devam etti Yalnızlık... Kelimenin bittiği yerden başladı. Kelimeler, Yalnızlığı unutturdu ve Yalnızlık, kelimeyle birlikte yaşadı insanın içinde. Kelimeler, Yalnızlığı anlattı ve Yalnızlığın içinde eriyip kayboldu. Yalnız Kelimeler acıyı dindirdi ve Kelimeler insanın aklına geldikçe, Yalnızlık büyüdü, dayanılmaz oldu.
-----
"Önce kelime vardı" diye başlıyor Yohanna'ya göre İncil. Kelimeden önce de Yalnızlık vardı. Ve Kelimeden sonra da var olmaya devam etti Yalnızlık... Kelimenin bittiği yerden başladı. Kelimeler, Yalnızlığı unutturdu ve Yalnızlık, kelimeyle birlikte yaşadı insanın içinde. Kelimeler, Yalnızlığı anlattı ve Yalnızlığın içinde eriyip kayboldu. Yalnız Kelimeler acıyı dindirdi ve Kelimeler insanın aklına geldikçe, Yalnızlık büyüdü, dayanılmaz oldu.
-----
- yağmur yağıyor olric.. ıslanıyor etraf.. ağlasak kimse anlamaz değil mi?
anlamaz efendimiz..
- sevelim mi olric?...
sevmek nedir efendimiz?
sevmek nedir efendimiz?
- sevmek vazgeçmektir olric.
vazgeçtiyseniz sevelim efendimiz..
----
"-sus olric düşünüyorum."
düşünmek ne haddinize efendim.
-descartes düşündükçe var oluyor.
o düşündükçe var olur, siz yok olursunuz efendimiz."
düşünmek ne haddinize efendim.
-descartes düşündükçe var oluyor.
o düşündükçe var olur, siz yok olursunuz efendimiz."
----
- hayatı daha ne kadar ıskalayacağız olric?
oklarımız bitene kadar efendim...
oklarımız bitene kadar efendim...
----
- bu yol nereye çıkar olric?
hiçbir yere efendimiz.
- hiçbir yer neresidir olric?
doğru yerdir efendimiz
- gidelim mi?
vardık efendimiz.
hiçbir yere efendimiz.
- hiçbir yer neresidir olric?
doğru yerdir efendimiz
- gidelim mi?
vardık efendimiz.
----
Ve ben olriç düşmeseydim düşlerim sırtından zaten inecektim....
Özet;
Genç Mühendis Turgut Özben yakın arkadaşı Selim Işık’ın kendini bir
tabancayla vurduğunu gazetelerden öğrenir. Olayın çok etkisinde kalır.
İntiharın sebeplerini merak eder. Bu amaçla araştırmalara girişir. İlkin
Selim’in arkadaşlarından Metin ve Esat’la görüşür. Metin kendisine
şunları anlatır: Metin’in Zeliha adlı bir kızla ilişkisi vardır. Selim,
kızın ona uygun düşmediğini söyler. Fakat Metin kızı bırakınca, bu kez
Selim ona tutulur. Metin bunun üzerine yeniden kıza yanaşır. Kız ise
bir süre sonra onlardan ayrılır, başkasıyla evlenir.Esat da Selim için şunları söyler: Selim’i lise öğrencisi iken tanır. İlginç, zeki, oyuncu bir çocuktur. Çok kitap okur. Wilde’a hayrandır. Fakat Gorki’yi okuyunca onu sevmez olur. Esat’la oyunlar düzenlerler, birlikte eğlenirler.
Turgut Özben, Selim’in arkadaşlarından Kargı’yı bulur. Süleyman ona Selim’in yazdığı 600 dizelik bir şiir verir. Şiire göre, “Selim Işık tek ve Türk. Ve duygulu amansız/sabırsız ve olumsuz, yaşantısında cansız” sanılan bir kişidir.
Turgut Özben Selim’le ilişkisi olan Günseli adlı bir kızla tanışır. Günseli, Selim’e bir toplu gezintide rastlamıştır. Sıkıntılı ve asık suratlıdır. Onu avutmaya çalışır. Fakat Selim’in soru yağmuruna tutulur. O gün anlaşamazlar. Aradan bir ay geçer. Selim onu telefonla arar, buluşurlar. İlişkileri gitgide ilerler. Ne var ki, Selim evlenmeye yanaşmaz. Çok kuşkuludur, geleceğe güveni yoktur, inançsızdır, aile düzeninden de hoşlanmaz. Bağsızdır. Bir ara kendini içkiye verir. Çevreyle uyuşamaz. Sanki bir kafese kapatılmıştır. Hastalanır. “Kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadığını düşünür. Günseli’ye bir mektup gönderir ve ardından intihar eder.
Selim, son günlerinde “Tutunamayanlar” üstüne bir ansiklopedi hazırlamaya girişir. Orada kendisine de bir madde ayırır. Bu maddede belirttiğine göre, Selim bir kasabada doğmuştur. Babası bir memurdur. Küçükken ağır bir hastalık geçirir. Altı yaşında ailesiyle büyük bir şehre göçer. Sabri adlı bir çocukla arkadaş olur. Okula gider. Uzun boylu olduğundan arka sıraya oturtulur. Sınıfta çok konuşur. Ortaokuldayken Pitigrilli’yi okur. Sonra kızlarla dolaşmaya başlar. O sırada Dünya Savaşı patlar. Askerliğini yaparken Kargı ile tanışır. Askerlik bitince açıkta kalır. Kimse ona sahip çıkmaz. Kendi kabuğuna çekilir.
Turgut Özben araştırmaları sırasında yavaş yavaş kendi benliğini tanır: O da tutunamayanlar biridir. Kendini o zamana değin birtakım törelerin, alışkanlıkların yönettiğini sezer. Gitgide bağsızlığa doğru kayar. Evinden ayrılır. Bir trene binip gider. Gözden kaybolur…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder