Diyojen (Diogenes), M.Ö. 413 - M.Ö. 324 yılları
arasında yaşamış olan ve kendine yetme ile sadelik ilkelerine dayanan
Kinik (Köpekçilik) yaşam biçiminin öncülerinden Sinop'lu çileci
düşünürdür.
Hakkında
doğruluğu kuşkulu pek çok öykü anlatılan Diyojen'in gündüzleri Atina
sokaklarında elinde fenerle dolaşarak, dürüst bir adam aradığı söylenir.
Atina'da gelenekçiliğe karşı tavır almış, toplumdaki yapaylıklara ve
uzlaşımsal değerlere meydan okumuş ve her tür yerleşik kuralın insanın
doğallığına aykırı düştüğüne inandığı için toplumun tüm yerleşik
kurallarına karşı çıkmayı, uzlaşımsal ölçü ve inanışların çoğunun boş
olduğunu göstermeyi ve insanları yalın ve doğal bir yaşam biçimine
çağırmayı amaçlamıştır.
Ona göre, sade bir yaşam
tarzı, sadelikten başka, örgütlenmiş, dolayısıyla uzlaşımsal toplumların
görenek ve yasalarını da önemsememek anlamına gelir. Diyojen, doğaya
aykırı bir kurum olan ailenin yerini, kadınların ve erkeklerin tek bir
eşe bağlı olmadığı, çocukların ise bütün toplumun sorumluluğunda
bulunduğu doğal bir durumun alması gerektiğini savunmuştur.
Diyojen yoksulluk içinde yaşadığı, halka açık yerlerde yatıp kalktığı
ve yiyeceğini dilenerek topladığı halde, herkesin aynı şekilde yaşaması
gerektiğini savunmamıştır. Onun tek amacı, kişinin en kısıtlı yaşam
koşullarında bile, mutlu ve bağımsız olabileceğini göstermek olmuştur.
Bunun kaynağı bilgeliktir, Diyojen insanı erdemli yapmaya yaradığı için
yalnızca bilgeliğe değer verir, öteki uygarlık değerlerini ise saçma,
gereksiz ve anlamsız olarak reddeder.
Sinoplu
Diogenes(Diyojen) diye ün yapan bu Kinik filozof, asıl mesleği
kuyumculuk olan ve parayı çok sevdiği için kalp para basan bir
kalpazanın oğludur. Babası kalp para bastığı için Sinop'tan sürülmüş,
baba oğul Atina'ya gelip yerleşmişlerdir.
Diogenes, Atina'da
umduğunu bulamamıştır. Babası ile birlikte çok sıkıntı çekmiş, sefalet
içinde yaşamıştır. Antishene'i tanımadan önceki hayati sefalettir,
açlık, rezillik ve korkunç sıkıntılarla ilgili günlerin anıları
içindedir; dostsuz, arkadaşsız ve himayesiz kalan bu kişi farelere
imrenecek kadar yokluklar içinde kalmış, bir gün yiyecek bulmak için
koşturan bir fareyi görünce: " Hele bak bu hayvan Atinalıların mutfağına
girmeyi biliyor da ben onların sofralarına oturamamak
talihsizliğindeyim" diye bağırmıştır. Ve o andan itibaren hayvanların
yaşamını doğaya daha uygun bularak onların yaşamına özenmiştir. Bu arada
Antisthene'in doğaya uygun yaşama çağrısını işitmiş ve ona koşmuştur.
Bu inatçı adamın inadı ve ısrarına dayanamayan Antisthene yeminini
bozmuş ve yeniden öğretmenliğe başlayarak Diogenes'i yetiştirmiştir.
Diyojen bir sürgündü, kötü bir suçla suçlanmış bir adamın oğlu idi, her
yerde ve herkes tarafından itilmiş, terzil edilmiş, hakaret ve
istihkarla karsılaşmış; sefaletin her çeşidini tatmıştır. Onda güçlü bir
irade, kararlılık ve cesaret vardı. Üstelik çok iyi konuşuyordu, üstün
ve pırıl pırıl bir zekaya sahipti. Bütün bunlar Antishene'in bu
öğrencisine kendi felsefe ve öğretisini telkin, onu eğitmek için
yeterlidir.
Özel hayatında fakirlikten başka bir şey yoktu.
Çok zaman kirli ve pis elbisesi ile ayrıca köpek derisine benzeyen
mantosu ile dolaşır, geceleri heykel diplerinde ve sokak köşelerinde
yatardı. Bir keşkülü, bir fıçısı ve bir sopası vardı. Fıçının içinde
yasaması herkesi şaşırtıyor, kendisine sual soranlara da köpek olduğunu
söylüyordu. Fıçısından başka bir de çanağı vardı, başka eşya
kullanmıyordu. Fakat bir gün bir çeşme başında avucu ile su içen bir
çocuğu görünce, elindeki maşrafa çanağı kırıp attı ve "Bu çocuk bana
fazladan eşyam olduğunu öğretti" diye söylene söylene uzaklaştı.
Diyojen aşırı gururlu bir insandı ve herkesi küçümserdi. (!) Sıradan
insanlardan nefret eder ve hepsini o derece küçük görürdü ki, bir öğle
vakti elinde fener "bir adam arıyorum" diye bağırarak Atina sokaklarında
dolaşmış, böylece Atina'da adam görmediğini anlatmak istemiş. Her şeye
rağmen Atina'da sayılan bir insandı, krallar bile onun ilmine, zekasına
ve kişiliğine hürmet ederlerdi. Corinth'e gelen Büyük İskender,
Diyojen'i ziyaret etti ve bir dileği olup olmadığını sordu. O ise bu
soruya "Evet var, gölge etme başka ihsan istemem." yanıtını verdi.
Kış günleri çıplak ayaklarla karlar üzerinde dolaşır, donmuş heykelleri
kucaklar, vücuduna zulüm ederdi. Eflatun (Platon), ona Çılgın Sokrat
(Sokrates) derdi. Servet ve varlık düşmanı idi ve bunların erdeme ters
düştüğünü iddia ederdi. Zamanın felsefe okullarına da dokunmaktan
çekinmeyen bir tabiata sahipti. Günün hatiplerine "zamanın uşakları"
tabirini uygun görür, Eflatun'un öğretimine "zaman kaybettirme" derdi.
Eflatun ona "Çılgın Sokrat" demiştir. Servet ve varlık düşmanı olan
Diogenes bunların erdeme ters düştüğünü iddia etmiştir. O'nun
felsefesine göre iki disiplin vardır.
1-Ruh disiplini, 2-Beden disiplini.
- Diyojen'in savunduğu yaşam tarzının ilk ilkesi "kendine yetme",
yani kişinin mutluluk için gerekli her şeyi kendi içinde taşıyabilmesi
ilkesidir.
- İkinci ilke olan "utanmazlık", kendi başına zararsız olan bazı
eylemlerin hiçbir şekilde yapılamayacağını öne süren uzlaşımları
umursamamak anlamına gelir. Bu ilkeden yola çıkarak yerleşik davranış
kalıplarına uymadığı için, kendi açısından sade ve doğal, toplumsal
değerler açısındansa sefil denebilecek bir yaşam sürer.
Çok güzel konuşan, üstün zekası ile herkesi etkileyebilen bu ünlü Kinik
filozof bütün gariplik ve anormal hal ve tavırlarına rağmen saygı
görmüş, ölümünden sonra Onun adına Korintoslular bir sütun, Sinoplular
da bir heykelini dikmişler, adını ve anısını yaşatmışlardır. Diyojen, MÖ. 320 yılında Korintkos'ta ölmüş.
Bir eşkıya, fakir olduğu için ona hakaret
etti. Diyojen hiç kızmadı; sadece, "Bir adama, fakir olduğu için
hakaret edildiğini hayatımda hiç görmedim," dedi. "Ama pek çok insanın
hırsızlıklarından ötürü asıldıklarını gördüm."
Biri
Diyojen'e sordu: "Ne zaman yemek yemeliyim?" Diyojen cevap verdi: "
Zengin isen, canının istediği zaman; fakir isen, bulduğun zaman."
Bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan
kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek
mümkün değildir. Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa: Ben bir
serserinin önünden kenara çekilmem, der. Diyojen, kenara çekilerek gayet
sakin şu karşılığı verir: Ben çekilirim!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder