26 Ekim 2012 Cuma

İnsan Manzaraları-Ana Dolu


Pieter Bruegel




Orhan Veli Kanık



İÇERDE
Pencere en iyisi pencere
Uçan kuşları görürsün hiç olmazsa;
Dört duvarı göreceğine.

ESKİLER ALIYORUM
Eskiler alıyorum
Alıp yıldız yapıyorum
Musiki ruhun gıdasıdır
Musikiye bayılıyorum
Şiir yazıyorum
Şiir yazıp eskiler alıyorum
Eskiler verip musiki alıyorum

Birde rakı şişesinde balık olsam

Şeytanın Avukatı (1997)


1997-Abd-Almanya-FantastikGerilimGizemPsikolojik
Al Pacino ve Keanu ile soluksuz izlenecek bir film.Haklı yada haksız gözetmeksizin kazandığı davalarla dikkat çeken Kevın Lomax kendisine gelen büük teklifi red edemiyince hayatı bir anda kararmaya başlar ancak yinede bunda olanüstü bir gerçek olmadığı düşüncesindedir avukatlığını yaptığı şirketin patronu Al Pacino onu herdefasında kazanılması imkansız davalar ile sınamakta ve Lomax en iyi olma yolunda şeytanın izinde ısrarlı yürüyüşünü sürdürüyor.

Başkalarının Hayatı (2007)

 137Dk.-2007-Dram,Psikoloji,Siyasi-Almanya
Berlin Duvarı’nın bir kenti ikiye böldüğü bir dönemde, Doğu Almanya’da geçen film, Alman sinemasının son döneminin en önemli filmlerinden biri olarak kabul görmüştür. Film iktidarın meşrutiyetini devam ettirebilmek için ülke genelinde kurduğu istihbarat servisini ve bu birim içerisinde önemli bir pozisyonda çalışan ve Bakan tarafından bir sanatçıyı takip etme görevine atanan Yüzbaşı Gerd Wiesler’in karşılaştığı oyunları konu edinir. Wiesler, gözetlediği tiyatro yazarının rejime karşı gelmediğini, şüpheli herhangi bir harekette bulunmadığını görür ve bu görevin altında başka bir amaç yattığını fark eder. Yazarın hayatına her gün daha bir fazla giren Wiesler, zamanla yazara kendisinin bile fark etmediği yardımlarda bulunur; böylece aralarında gizli bir dostluk kurulur

Özgürlük Yolu(2010)


 133dk.2010-Abd-BiyografiDramMaceraSavaş
1940′da Sibirya’daki esir kampından kaçan, farklı milletlere mensup bir grup askerin yol öyküsüne odaklanan filmin senaryosu, yaşanmış olayları temel alıyor.Kesinlikle izlenmesi gereken bir macera, insanın mecbur kaldığında yapabileceklerine şahit olacaksınız. Sibirya’dan Hindistan’a 6.000 kilometre yürüyen bir grup esirin hikayesi

Benim Üniversitelerim (10.12)

Engin Yayıncılık-Çeviri:Hasan Ali Ediz-192 Sayfa
 "Kitaplar insanları görmenize engel olmasın,her bilgi insandan çıkar."
Gorkinin yaşamöyküsünü anlatan üçlemenin bu son kitabı onun yirmili yaşlarına kadar topladığı hayat deneyimleri üzerine kuruludur. Kunduracı çıraklığından aşçı yamaklığına kuş avcılığından ikona mağazası tezgâhtarlığına kadar bir tür hayata hazırlanma aşamalarından geçen yazar hak ettiğini düşündüğü yüksek öğrenime yönelir. Kazandaki üniversiteye girme imkânı bulamayan Gorki hayat üniversitesinin içinden geçer. Önceki iki özyaşam öyküsü romanındaki doğal kırsal dünya burada yerini kentin izbe içindeki hayatlar gibi yıkık dökük ama ayakta duran binalarına bırakır. Yazar bizi ara sıra yorum kattığı bir belgesel sinema tekniğiyle farklı toplumsal katmanları temsil eden renkli tiplerin karakterlerin dünyasından geçirirken “hayat üniversitesinden mezun oluşunun” da ipuçlarını verir. Gorki kötülüğün hoşgörüsüzlüğün tembelliğin ve aptallığın dünyevi ve dinsel kurumların baskısından çok daha belirleyici olduklarını hatırlatır bize; Benim Üniversitelerim onun bu engellere karşı verdiği mücadelenin üçüncü aşamasını oluşturur.

17 Ekim 2012 Çarşamba

Sineklerin Tanrısı (10.12)

William Golding- Türkiye İş Bankası Yayınları-Çeviren:Mina Urgan-261 Sayfa
Issız bir adaya düşen dört kişilik bir çocuk grubu yaşam savaşı vermek için kendi aralarında kuvvetlenirler. Kendi aralarında iş bölümü ve uyum sorununda anlaşırlar. Bu arada bu gruba adanın başka köşelerine düşen çocuklar da katılınca, bir yönetim ihtiyacı doğar. Kargaşanın çözümünü lider seçmekte bulurlar. Sonunda lider olarak Ralph'ı seçerler. 'Domuzcuk' lakaplı çocuk bulduğu deniz kabuğuyla bir anda dikkatleri üstüne çeker fakat lidere bu kabuğu kaptırınca üzerindeki tüm dikkatler de bir anda dağılır. Bununla beraber katolik lisesi öğrenci grubuda deniz kenarındaki gruba yaklaşır ve bu gruba katılırlar. Liderlik ciddi anlamda sorun olmaya başlar.

Bilmek ve İstemek (10.12)

Arthur Schopenhauer- Çeviren: Ahmet Aydoğan-Say yayınları-144 Sayfa

“Karanlıktan şikâyet eder, bir bütün olarak varoluşun anlamını, fakat özellikle de bizimle bütün arasındaki münasebeti anlamadan ömrümüzü tükettiğimizden yakınırız. Şu halde sadece hayatımız kısa değildir, fakat bilgimiz de bütünüyle onunla sınırlıdır; çünkü ne doğumumuzdan önceki zamana ne de ölümümüzden sonraki zamana bakabiliriz. O nedenle bilincimiz, deyim yerindeyse, geceleyin bir an için çakıp sönen bir şimşekten başka bir şey değildir. Dolayısıyla sanki bir ifrit, şaşkınlığımızdan [ve onun verdiği sıkıntı ve tedirginlikten] şeytanca bir zevk almak için bilgimizin kalanının tamamını bizden muzırca bir niyetle esirgemiş gibidir.
Bizim hayatımız ölümden alınmış bir borç olarak görülebilir; uyku da bu durumda bu borç için her gün ödenen faiz olacaktır. Ölüm açıkça kendisinin bireyin sonu olduğunu ilan eder, fakat onda yeni bir varlığın tohumu yaşamaya devam eder.”
Eğer bilmemiz gerektiği gibi bilseydik, istememiz çocukların istemesinden farksız olur muydu? Ve böyle sınırsız sorumsuz istemeyle dünya bugün olduğu gibi yangın yerine döner miydi?
(Arka Kapak)

9 Ekim 2012 Salı

Ermiş Antonius ve Şeytan (10.12)

Türkiye İş Bankası Yayınları-Çeviren:Sabahattin Eyüpoğlu-182 Sayfa
 Batı yazarlığının dünyaya getirdiği en önemli yenilik belki de cümleyi devirmek, yani kitapların dilini kalıplardan kurtarıp insan düşüncesinin değişken akışına uydurmak, halkın bilinçsiz olarak devirdiği cümleyi bilinçle devirmek olmuştur. Dünyanın düzeniyle uzlaşamayan eski yasayı sarsmak gerek.
Kafa ne kadar altta olursa o kadar iyi: Mutluluğun sırrı budur.(Önsöz)
Ermiş Antonius ve Şeytan Flaubert'in İslamiyet öncesi inançların baş döndürücü bir geçidini yaptığı ve tamamlayabildiği son romanı.

Birtakım İnsanlar (10.12)

Yapı Kredi Yayınları-144 Sayfa
"Medarı Maişet isimli bir hikaye kitabı çıkardım. Hayatı toz pembe görmüyorum diye mahkemeye verildim. Üç beş kuruş kazanalım derken, iki bin lira mahkeme masrafı ödedim üzüntüsü de caba, kahramanlarım rahat etmek için hapse giriyorlardı. Bütün sebep bu.."diyerek, kitabından dolayı yargılanmasından duyduğu üzüntüyü dile getiren yazar, bu romanında tanıdık Sait Faik insanlarının yanında hiç tanımadığımız insanların da hayatlarını gözler önüne seriyor.‘..şu karşıki sandalı görüyor musun? bakın sahile yaklaşıyor. onu yürüten şey nedir? kürekleri değil mi? ya şu uçan martılar! kanatları yolunsa artık uçabilir mi? düşünce de böyledir. dört duvar arasına kapatılmak istenirse kanatsız kuş, küreksiz sandal oluverir ve bütün manasını kaybeder..’
Özet: