26 Ocak 2011 Çarşamba

Hasan Hüseyin Korkmazgil-Akarsuya Bırakılan Mektup

Akarsuya Bırakılan Mektup
 
Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç
Ağaçlar bükmesinler n'olursun boyunlarını
Neden akşam oluyorum tren kalkınca
Kırlangıçlar birdenbire çekip gidince
Mendiller sallanınca neden tıkanıyorum
Öyle çok acımasız ki, öyle birdenbire ki
Az önceki çiçekler nasıl da diken diken
Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç.

O sularda çimdik, bitti; köprüleri geçtik, bitti
O elmanın tadı orda, o kuş çoktan öttü, bitti
Artık çocuk değiliz, susarak da bir şeyler diyebiliriz
Günler devlet alacağı, yıllar bir kadehçik buzlu rakı
Oyunlar oyuncaksı, oyuncaklar eski şarkı
Kavaklara oklu yürek çizip duran o çakı
Nerde şimdi, nerde şimdi, nerde o kan sarhoşluğu
Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç.
 
Hasan Hüseyin Korkmazgil

24 Ocak 2011 Pazartesi

İki Dil Bir Bavul(2009)

Türk öğretmenin, uzak bir Kürt köyündeki bir yılı. Öğretmen Kürtçe bilmez, çocuklar Türkçe. Öğretmen ilk kez gördüğü bu coğrafyada, bir yılını çocuklara Türkçe öğretmekle geçirir. 1 yılın sonunda çocuklar Türkçe öğrenebilecekler mi?
İki Dil Bir Bavul üniversiteden yeni mezun olmuş ve uzak bir Kürt köyüne atanmış Türk öğretmenin bir yılını, onun okula yeni başlayan ve Türkçe bilmeyen çocuklarla yaşadıklarını anlatır. Bir yıl boyunca öğretmenin farklı bir topluluk ve kültür içindeki yalnızlığına, çocuklar ve köylülerle yaşadığı iletişim problemine, çocuklardaki değişime tanık oluruz. Bu süreç boyunca öğretmen ve çocuklar birbirlerini yavaş yavaş tanımaya ve anlamaya başlarlar.
Üniversiteden yeni mezun olmuş ve Urfa’nın bir Kürt köyüne atanmış Türk öğretmenin bir yılını anlatan İki Dil Bir Bavul, tam da Kürt açılımının tartışıldığı bugünlerde, dil sorunu üzerine yapılmış dikkat çekici bir çalışma.

Tür: Belgesel/film 82 dakika

ÖDÜLLER

• 16. Adana Altın Koza Film Festivali - Büyük Jüri Yılmaz Güney Ödülü (2009)
• 16. Adana Altın Koza Film Festivali - Sinema Yazarları Derneği En İyi Film Ödülü (2009)
• 5. ZagrebDox - En İyi Genç Yönetmen (2009)
• Saraybosna Film Festivali - EDN Talent (2009)

21 Ocak 2011 Cuma

Umudunu Kaybetme

Umudunu Kaybetme’de, Chris Gardner (Will Smith) iki yakasını bir araya getirmeye çalışan bir aile babasıdır. Ailesini ayakta tutmak için cesurca çabalamasına rağmen, beş yaşındaki oğlu Christopher’ın (Jaden Christopher Syre Smith) annesi (Thandie Newton) maddi zorlukların yarattığı sürekli baskı altında direncini kaybetmek üzeredir. Artık dayanamayacağını anlayınca, istemeye istemeye evi terk eder...
Artık bekar bir baba olan Chris, yılmadan, bildiği tüm satış becerilerini kullanarak daha iyi kazandıran bir işin peşine düşer. Prestijli bir borsa şirketinde stajyerlik bulur ve ücret almasa da programın sonunda iş ve parlak bir gelecek elde edeceğini umarak kabul eder. Parasal güvencesi olmayan Chris ve oğlu, kısa süre sonra oturdukları daireden çıkartılırlar ve düşkünler evi, otobüs durağı, tuvalet; geceyi geçirmek için bulabildikleri her yerde kalırlar.
Çektiği sıkıntılara rağmen, Chris, babalık görevini sevgi ve özenle yerine getirmeye devam eder ve oğlunun kendisine karşı duyduğu sevgi ve güveni, karşısına çıkan engelleri aşmak için kullanır.

20 Ocak 2011 Perşembe

Ömer Hayyam Rubailer



 
Dünya üç beş bilgisizin elinde;
Onlarca her bilgi kendilerinde.
Üzülme; eşek eşeği beğenir:
Hayır var sana kötü demelerinde.



Sarhoş oldum mu aklım azalır;
Ayıldım mı sevincim dağılır.
Ne sarhoş, ne ayık bir hal var ya?
En güzeli öyle yaşamaktır.

  


İçin temiz olmadıksan sonra
Hacı hoca olmuşsun, kaç para!
Hırka, tespih, post, seccade güzel;
Ama Tanrı kanar mı bunlara?


Yaşamanın sırlarını bileydin
Ölümün sırlarını da çözerdin;
Bugün aklın var, bir şey bildiğin yok:
Yarın, akılsız, neyi bileceksin?


19 Ocak 2011 Çarşamba

Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak(2004)

Recep ve Mehmet 60’lı yıllarda Tepecik adlı bir köyde yaşayan iki kafadardır. Yaz aylarını herkes gibi aylak aylak geçirmemek için yakındaki kasabada çıraklık yaparlar. Recep bir karpuzcunun, Mehmet ise bir berberin yanında çalışır. Hayat hep böyle mi geçecektir, bir karpuzcu ve berber olma uğruna çalışmayla? İki çocuğun ufku ne o köye ne de kasabaya sığmayacak kadar geniştir. Boş kalan tüm zamanlarını terkedilmiş bir ahırda film projeksiyon makinesi yapmaya çalışarak geçirirler. Kimsenin umursamadığı bu uğraşlarında tek bir destekçileri vardır, köyün delisi Ömer.
küçük oyuncuların dostlukları verdikleri sinema mücadelesi harika...çok hoş sahneleri var...çok daha fazla masrafı olan birçok filmden daha başarılı.
2004 yapımı duygusal,dram,komedi,98 dk.

18 Ocak 2011 Salı

Bizler susuyorduk..(Pablo Neruda)


"bilmek acı çekmektir." ve bildik;
karanlıktan çıkıp gelen her haber
gereken acıyı verdi bize.
gerçeklere dönüştü bu dedikodu,
karanlık kapıyı tuttu aydınlık,
değişime uğradı acılar.
gerçek bu ölümde yaşam oldu,
ağırdı sessizliğin çuvalı.

"ölüm bir tek bana yazılmış bu öyküde

ve aşktan olacak ölümüm; seni sevmekle,

çünkü seviyorum seni aşkım; kanla, ateşle"

Pablo Neruda.

Şeker Portakalı(01.11)

Jose Mauro De Vasconcelos'un baş yapıtı,Şeker Portakalı"günün birinde acıyı keşfeden bir çocuğun öyküsüdür".Çok yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen yazarın çocukluğundan derin izler taşıyan bu kitap yaşamın beklenmedik değişimleri karşısında büyük sarsıntılar yaşayan zeze'nin başından geçenleri anlatır.Tam oniki günde yazdığı bu romanı"yirmiyıldan fazla bir zaman yüreğinde taşıdığını" söyler.

Hep "çocuk kitabı" damgasıyla sergilenmiş olsa da erişkin insanlarında zevkle okuyacağı bir kitap. hüznü iliklerinizde hissederken eğlenecek ve onların dünyasını çok daha iyi anlayacaksınız. öğretmenler, anne-babalar ve çocuk sahibi olmak isteyenlerin kaçırmaması gereken bir kitap.
Zezenin büyükdükçe yaşadığı serüvenleri Güneşi uyandıralım ve Deli fişek adlı romanlarından okuyabilirsiniz.

1.Basım:1983-54.Basım:2010 208 sayfa.Çeviri:Aydın Emeç

15 Ocak 2011 Cumartesi

Beynelmilel (2006)

 Dram/Komedi/Politik-106 Dk.Enternasyonal bir Türk filmi - Beynelmilel bir şey işte...

1982 yılında Adıyaman'da bir grup yerel müzisyen (gevende), o yıllarda uygulanmakta olan sokağa çıkma yasağından dolayı geçim sıkıntısına düşerler. Geçinebilmek için buldukları çözüm hepsinin tutuklanmasına yol açar. Yörenin sıkıyönetim komutanı, bu yerel müzisyenleri çağdaş bir orkestraya dönüştürmek isteyince olaylar gelişmeye başlar.
Yöresel orkestradan, kenti ziyaret edecek olan Konsey üyelerinin karşılama töreninde çalmaları istenir. Fakat bu konseyi karşılamayı sadece müzisyenler değil, şehrin genç aktivistleri de büyük bir sabırsızlıkla beklemektedir.
Bu karşılama hazırlıklarının karışması sonucunda herkesi şaşırtacak olaylar gelişecektir.
Çok sıcak ve keyifli bir film

13 Ocak 2011 Perşembe

Guguk Kuşu (1975)


IMDB Puanı:8.9\10
Yapım:1975-ABD
Tür:Dram,psikolojik,Komedi
Süre:2saat 13 dk..
5'i oscar ödülü olmak üzere toplamda15 tane ödül alan bir baş yapıt.
Filmin Özeti: Eyalet Akıl Hastaesi'nde kısa bir tatil kulağa pek de kötü gelmiyor, öyle değil mi? Randle P. McMurphy (Jack Nicholson), damarlarında kan yerine elektrik dolaşan, ağzı çok iyi laf yapan özgür ruhlu bir mahkumdur. McMurphy, deli numarası yaparak kendisini 'kaçıklar' olarak nitelediği adamların yanına aldırır.Hastanedeki akıl hastaları,kötü Hemşire Ratched (Louise Fletcher)arasında olan olayların içinde bulur kendini.
Tek kelime ile ARŞİVLİK bir film.

Geçmişin Gölgesinde (1998)

American History XTürü:Dram,Suç-120dk..IMBD Puanı:8.6\10
Konu:Derek Vinyard, babası zenciler tarafından öldürülen bir Neo-Nazi'dir. Bir gün arabasını soymaya çalışan üç zenciyi acımasızca öldürür ve tutuklanarak hapise gönderilir. Derek, hapiste kaldığı sürede ırkçı düşüncelerini sorgulamaya başlar ve iyilikle kötülüğün her ırkın içinde varolduğunu farkeder. Kardeşi Danny de ırkçı fikirler taşımaktadır ve yaşadıklarından ders alan Derek, hapisten çıkınca Danny'ye doğru yolu göstermeye çalışacaktır.

Film kısa sürede sinema tarihinin efsaneleri arasına girmiştir. Edward Norton'ın dudak ısırtan performansı Oscar Ödülüne aday gösterilmiş fakat ödülü alamamıştır. Irkçılık karşıtı filmler denince akla ilk gelen filmlerden biridir.

12 Ocak 2011 Çarşamba

Eğer-Rudyard Kipling


Eğer

Eğer, bütün etrafındakiler panik içine düştüğü
ve bunun sebebini senden bildikleri zaman
sen başını dik tutabilir ve sağduyunu kaybetmezsen;

Eğer sana kimse güvenmezken sen kendine güvenir
ve onların güvenmemesini de haklı görebilirsen;

Eğer beklemesini bilir ve beklemekten de yorulmazsan
veya hakkında yalan söylenir de sen yalanla iş görmezsen,
ya da senden nefret edilir de kendini nefrete kaptırmazsan,
bütün bunlarla beraber ne çok iyi ne de çok akıllı görünmezsen;

Eğer hayal edebilir de hayallerine esir olmazsan,

Eğer düşünebilip de düşüncelerini amaç edinebilirsen,

Eğer zafer ve yenilgi ile karşılaşır
ve bu iki hokkabaza aynı şekilde davranabilirsen;

Eğer ağzından çıkan bir gerçeğin bazı alçaklar tarafından
ahmaklara tuzak kurmak için eğilip bükülmesine katlanabilirsen,
ya da ömrünü verdiğin şeylerin bir gün başına yıkıldığını görür
ve eğilip yıpranmış aletlerle onları yeniden yapabilirsen;
Eğer bütün kazancını bir yığın yapabilir
ve yazı-tura oyununda hepsini tehlikeye atabilirsen;
ve kaybedip yeniden başlayabilir
ve kaybın hakkında bir kerecik olsun bir şey söylemezsen;

Eğer kalp, sinir ve kasların eskidikten çok sonra bile
işine yaramaya zorlayabilirsen
ve kendinde 'dayan' diyen bir iradeden
başka bir güç kalmadığı zaman dayanabilirsen;

Eğer kalabalıklarda konuşup onurunu koruyabilirsen,
ya da krallarla gezip karakterini kaybetmezsen;

Eğer ne düşmanların ne de sevgili dostların seni incitmezse;

Eğer aşırıya kaçmadan tüm insanları sevebilirsen;

Eğer bir daha dönmeyecek olan dakikayı,
altmış saniyede koşarak doldurabilirsen;

Yeryüzü ve üstündekiler senindir

Ve dahası

sen bir İNSAN olursun oğlum...

Rudyard Kipling

Bir Tarafım Hacı Bektaş-ı Veli Diğer Tarafım Mevlana

Bir adam kötü yoldan para kazanip bununla kendisine bir inek alır.Neden sonra, yaptıklarından pişman olur
ve hiç olmazsa iyi bir şey yapmış olmak için bunu Hacı Bektas Veli'nin dergâhına kurban olarak bağışlamak
ister. O zamanlar dergâhlar ayni zamanda aşevi işlevi görüyordu. Durumu Hacı Bektas Veli'ye anlatır ve Hacı
Bektas Veli

- ' helal değildir ' diye bu kurbanı geri çevirir.

Bunun üzerine adam Mevlevi dergâhına gider ve ayni durumu Mevlana'ya anlatır .

Mevlana ise ; bu hediyeyi kabul eder.

Adam ayni şeyi Hacı Bektas Veli'ye de anlattığını ama onun bunu kabul etmemiş olduğunu söyler ve Mevlana'ya bunun sebebini sorar.

Mevlana söyle der:
- Biz bir karga isek Hacı Bektas Veli bir şahin gibidir. Öyle her leşe konmaz. O yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir.

Adam üşenmez kalkar Hacı Bektas dergâhı'na gider ve Hacı Bektas Veli'ye, Mevlana'nın kurbanı kabul ettiğini söyleyip bunun sebebini bir de Hacı Bektas Veli'ye sorar.

Hacı Bektas da söyle der:

- Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise Mevlana'nın gönlü okyanus gibidir.Bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun engin gönlü kirlenmez. Bu sebepten dolayı o senin hediyeni kabul etmiştir."

11 Ocak 2011 Salı

2010'da Okunan Kitaplar

 2010 yılında okuyabildiğim kitaplar ;

1-Puslu Kıtalar Atlası-İhsan Oktay Anar
2-Kayıp Gül-Serdar Özkan-
3-Küçük Arı-Chris Cleave
4-Uçurtma Avcısı-Khaled Hosseını
5-11.Yazıt-Wilbur Smıth
6-Katre-i Matem-İskender Pala
7-Şah ve Sultan-İskender Pala
8-Aşk-Elif Şafak
9-Pazarlık-Vahdettin Engin
10-Sil Baştan-Kim Grımwood
11-İmamı Azam-Yaşar Nuri Öztürk
12-Bozkırın Sırrı-Ahmet Turgut
13-Bab-ı Esrar-Ahmet Ümit
14-Ölü Ruhlar Ormanı-Jean-Chrıstophe Grange
15-Oniki-Jasper Kent
16-Bu Dinciler O Müslümanlara Benzemiyor-Soner Yalçın
17-Efendi-Soner Yalçın
18-Fedailerin Kalesi Alamut-Wladimir Bartol
19-İkona-Neıl Olson
20-Nefes Nefese-Ayşe Kulin
21-Germinal-Emine Zola
22-Siyah İnci-Anna Swell
23-Kumarbaz-Dostoyevskı
24-Kapalı Kİtap-Gilbert Adair
25-Kulenin Anahtarı-Gilbert Adair
26-Ana-Maksim Gorki
27-Muhafız-Selman Kayabaşı
28-Yanıtla Beni-Susanna Tamaro
29-Goriot Baba-Balzac
30-Mutluluk-Zülfü Livaneli
31- Haliç'te Yaşayan Simonlar 


10 Ocak 2011 Pazartesi

N.Fazıl Kısakürek-Hırs(Bekleyen)

Seni korkutacak geçtiğin yollar,
Arkandan gelecek hep ayak sesim.
Sarıp vücudunu hayali kollar
Enseni yakacak sıcak nefesim.

Kimsesiz odanda kış geceleri
İçin ürperdiği anlar beni an.
De ki odur sarsan pencereleri
De ki, rüzgar değil, odur haykıran.

Göğsümden havaya kattığım zehir
Solduracak bir gül gibi ömrünü
Kaçıp dolaşsan da sen şehir şehir,
Bana kalacaksın, gene son günü

Hırsım gibi sonsuz yaşarsan sende,
Ben ölümle sırdaş olur beklerim.
Hırsıma toprağı, rakip etsen de,
Mezarında bir taş olur beklerim

26 AĞUSTOS GECESİNDEN SAATLER...

Saat 3.30.

Halimur - Ayvalı hattı üzerinde manga mevziindedir.

İzmirli Ali Onbaşı (Kendisi tornacıdır) karanlıkta göz yordamıyla
sanki onları bir daha görmeyecekmiş gibi
baktı manga efradına birer birer:
Sağda birinci nefer sarışındı, ikinci esmer.
Üçüncü kekemeydi fakat bölükte yoktu onun üstüne şarkı söyleyen. Dördüncünün yine mutlak bulamaç istiyordu canı.
Beşinci, vuracaktı amcasını vuranı tezkere alıp Urfa'ya girdiği akşam.
Altıncı, inanılmayacak kadar büyük ayaklı bir adam,
memlekette toprağını ve tek öküzünü
ihtiyar bir muhacir karısına bıraktığı için kardeşleri onu
mahkemeye verdiler ve bölükte arkadaşlarının yerine nöbete kalktığı için
ona 'Deli Erzurumlu' derdiler. Yedinci Mehmet oğlu Osman'dı.
Çanakkale'de, İnönü'nde, Sakarya'da yaralandı
ve gözünü kırpmadan daha bir hayli yara alabilir,
yine de dimdik ayakta kalabilir.
Sekizinci İbrahim korkmayacaktı bu kadar
bembeyaz dişleri böyle tıkırdayıp birbirine böyle vurmasalar.
Ve İzmirli Ali Onbaşı biliyordu ki:
tavşan korktuğu için kaçmaz kaçtığı için korkar.

6 Ocak 2011 Perşembe

Oruç Aruoba


şimdi gene dışıma çıksam
gitsem eski yerlerime baksam
kendimi bulamayınca korksam
ge
ne
de
ne
yapsam
yap
sam.