6 Mayıs 2011 Cuma

Attila İLHAN - An Gelir

An gelir
paldır küldür yıkılır bulutlar
gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
o eski heyecan ölür
an gelir biter muhabbet
çalgılar susar heves kalmaz
şatârâbân ölür.

Şarabın gazabından kork
çünkü fena kırmızıdır
kan tutar / tutan ölür
sokaklar kuşatılmış
karakollar taranır
yağmurda bir militan ölü.
An gelir
ömrünün hırsızıdır
her ölen pişman ölür
hep yanlış anlaşılmıştır
hayalleri yasaklanmış
an gelir şimşek yalar
masmavi dehşetiyle siyaset meydanını
direkler çatırdar yalnızlıktan
sehpada pir sultan ölür.

Son umut kırılmıştır
Kaf dağı'nın ardındaki
ne selam artık ne sabah
kimseler bilmez nerdeler
namlı masal sevdalıları
evvel zaman içinde
kalbur saman ölür
kubbelerde uğuldar bâkî
çeşmelerden akar Sinan
an gelir
-lâ ilâhe illallah-
kanunî Süleyman ölür.

Görünmez bir mezarlıktır zaman
şairler dolaşır saf saf
tenhalarında şiir söyleyerek
kim duysa / korkudan ölür
-tahrip gücü yüksek-
saatli bir bombadır patlar
an gelir
Attilâ ilhan ölür.

The way back


Biyografi,  Dram,  Macera,  130dk.2010
1940′da Sibirya’daki esir kampından kaçan, farklı milletlere mensup bir grup askerin yol öyküsüne odaklanan filmin senaryosu, yaşanmış olayları temel alıyor..
National Geographic Entertainment’ın ortak yapımcılığı ile filmdeki doğal ortam manzaraları görsel şölen niteliğindeydi. Politik bakış açısını ve görselliği bir kenara bırakıp hayatta kalmak ve yalnızlık üzerine kurulu bir yaşam öyküsü izlediğimde filmi gerçekten başarılı buldum ve filmi izleyen her birey gibi kendimi biran onların yerine koydum, şuan standart saydığım belki de hiç önemli olmayan maddelerin, nesnelerin yokluk zamanında insanlar için ne denli önem taşıdığını gördüm ve halime şükrettim. Her insanın hayatında en az bir kere de olsa izlemesi gereken filmlerden birtanesidir.

Aşkın Gözyaşları(04.11)

Sinan Yağmur-248 sayfa
  Kitaptan;
-Sen teninle hayvan, ruhunla meleksin. Bunun için hem toprağa hem feleğe gidersin.�
-Sahte hayatların içinde yaşayarak nasıl varılır hakikate?
-Yanlızlık aşkın vekaletidir.Ölüm aşkın Kefaretidir.
Her aşk bir baş götürür.Bukez baş veren şems olmuştur.
-Sen dünyayı ahirete götüremeyiceğine göre,öyle yaşaki dünya seni ahirete götürsün.

Esrarname Yasak İlmin Kitabı 04.11

Ayfer Kafkas,Yayın Yılı: 2011
302 sayfa

Bildiklerin, gördüklerinden ibaret ama her şeyi görüyor musun? İşte sana görmediklerini vaat ediyorum, iyice düşün, istiyor musun…

İranlı büyücü Tir-i Danende tarafından, yüzyıllar önce kaleme alınmış bir kitaptır Esrarname. İçindeki çeşitli büyü ve tılsımlarla sahibine sonsuz imkânlar sunan, ölümsüzlüğün kapısını aralayan, alabildiğine gizemli ve bir o kadar da tehlikeli bir kitap…

Esrarname’nin beraberinde getireceği karanlığın farkına varan âlimler, eseri ortadan kaldırmak için ne kadar emek sarf etseler de başaramaz, sadece ikiye iki bölebilirler.

18. yüzyıl Osmanlısına, Germiyan topraklarına kadar ulaşır Esrarname’nin parçaları. Kitabın bir yarısı Nagehan’dadır. Nagehan, Esrarname vasıtasıyla edindiği insanüstü güçleri iyilik adına kullanır, geceleri Esved ismiyle, kara kıyafetleriyle sokaklarda, halkın güvenliği için hırsızın haydudun peşine düşer. Esrarname’nin diğer yarısı ise Muntazar adlı bir büyücüdedir. Nagehan elindekini ne kadar insanlığın iyiliği için kullanmak istiyorsa; Muntazar da tam aksi yönde kara büyülerle uğraşmakta, ölümsüzlüğe ve sonsuz zenginliğe ulaşabilmek amacıyla kötü emellerine alet etmektedir kitabı.

Esved ve Muntazar arasındaki çarpışma günbegün yaklaştıkça, Tir-i Danende zamanından bu yana kitabın peşinde olan kötücül cin Asfar, Esrarname’nin iki yarısını da ele geçirebilmek için hem Nagehan’a hem Muntazar’a türlü oyunlar oynamaktan geri durmayacaktır.

İnce detaylarla bezeli tarihî dokusu, türlü gizem ve aksiyonla dolu kurgusuyla Esrarname, fantastik tarihî kurgu türünün hakkını başarıyla veriyor. 

Elif (04.11)

  Paulo Coelho

Çeviren: Saadet Özen Yayın Yılı: 2011
256 sayfa
“Hilal’e isminin anlamını sordu; Türkçede ayın ilk günlerinde aldığı yay biçimi demektir. Ülkemin bayrağında da vardır hilal...”

Elif’in başkahramanı dünyaca meşhur yazar Paulo Coelho, bir süredir bilgelik yolunda gelişmesinin durduğunu hissetmektedir. Belki de yapması gereken tek şey, esrarengiz ustası J.nin tavsiyesine uyup, “Gönlünün onu çektiği yere,” gitmektir...
Rastlantılar Coelho’yu Rusya’ya savurur. 9288 kilometrelik yolu, bu uçsuz bucaksız ülkeyi, baştan sona trenle kat etmeye karar verir. Daha ilk durağından itibaren manevi bir arayışa dönüşen bu yolculukta ona üç kişi eşlik eder: Bir Tao ustası, Rus yayıncısı ve en ilginci, yetenekli bir keman virtüözü olan, sıra dışı genç bir Türk kadını; Hilal...
Coelho, son romanı Elif’le, bir kez daha hayatı güzelleştiren hazineleri ve mucizeleri kutluyor. Zamanın, mekânın, yaşadığımız başka hayatların dışında bir yerde, katıksız “aşk”ın peşinde, ruhun upuzun yolunu kat ediyor.
Ama bu kez, bizlere çok tanıdık gelen duraklardan geçerek...

Ölü Canlar(04.11)

Gogol
Sayfa Sayısı : 397
Çeviren : Zeynep Özkurt
Eser, asıl olarak üç bölüm şeklinde yazılmış bir romandır. Yazar, ikinci ve üçüncü bölümleri aşırı tepkiler sebebiyle yazmamıştır. Ölü Canlar 19. asır Rus insanlarına bir eleştiri niteliği taşımaktadır. Eserdeki sahtekarlıklar, dönemin Rus sosyal yaşamından esinlenilerek kurgulanmıştır. Vatanını çok seven Gogol ülkesindeki çarpıklıkları ortaya koyarak çözüme gidilmesini istemiştir bu eseriyle.Gogol Rusya’daki günlük yaşamı en ince ayrıntısına kadar betimlemiştir. Dolayısıyla yazar, realist bir dille Rus ülkesindeki bayağılık ve ruhî boşluğu anlatmayı istemiştir.
Öyle ki Dostoyevski "Hepimiz Gogol`un Palto`sundan çıktık." diyecektir.
Ölü Canlar Özeti:

Kuyucaklı Yusuf (04.11)

Sabahattin Ali
221 sayfa
1937′de yayınlanan roman, Türk edebiyatında öncü bir role sahiptir. Roman, Türkiye’nin o döneme kadar ifade edil­memiş problemlerini dile getirmektedir. Kuyucaklı Yusuf’a kadar Türk romanının ana konusu Batılılışma problemidir. Yusufla ezilen köylü ve toplumsal yapının aksayan yönleri ilk defa içerden bir gözle ele alınmıştır.Kuyucaklı Yusuf Türk edebiyatının belki de en romantik kahramanıdır. Hayatın ve insanların zalimliği karşısındaki naif duruşu ile bir yandan trajik bir sona ilerlerken, bir yandan da yaşadığı lirik aşk hikayesinin kahramanı olarak edebiyat tarihinde yerini almıştır.
Özet;

Cumhuriyet Türk Mucizesi (İkinci Kitap) 03.11

Turgut Özakman 848 sayfa
Çanakkale, Milli Mücadele ve Cumhuriyet bir bütündür. Yakın tarihimizi oluşturan bu üç aşamalı dönemim tarihini iyi bilmek zorundayız. Yoksa bugünü anlayamayız, yarını kestiremeyiz.
Gazi M. Kemal Atatürk ve ideal arkadaşları ortaçağı yenmek, çağdaşlığı gerçekleştirmek için bir avuç bütçe, halkın desteği ve uygarlık öncülerinin özverileri ile birçok siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik deyimler, olağanüstü atılımlar yaptılar. On beş yıla destanlar, efsaneler, harikalıklar sığdırdılar. Okudukça şaşacak, hayran kalacaksınız.
Bu tarihi doğru bilirsek aramızdaki birçok anlaşmazlık sona erer. Birçok sorunun kaynağı doğru tarihi kirleten yalanlardır. Doğru tarih kutup yıldızı gibi doğru, kurtarıcı yolu gösterir. Her alanda çağdaş uygarlığa ulaşmak, bunun gereklerini yerine getirmek zorundayız
Türkiye üçlemesinin bu son kitabıda  kesinlikle okunmalı.

Portobello Cadısı (03.11)

Paulo Coelho
Yayın tarihi : 2008
Sayfa sayısı : 272
Kitabı çeviren: Celal Üster
Onu yakından tanıyan, belki de hiç
tanımayan dostlarının ağzından
Kim olduğumuzdan emin olmasak da, kendimize karşı her zaman içten olma cesaretini nasıl ediniriz?
Paulo Coelho, Portobello Cadısı'nda bu sorunun yanıtını arıyor Portobello Cadısı, Athena adlı gizemli bir kadının öyküsünü, onu çok iyi tanıyan -ya da hiç tanımayan- yakınlarının ağzından anlatıyor

Özet;

Kayıtdışı Tarihimiz (03.11)


Yavuz Bahadıroğlu
Yıl: 2010
Sayfa: 288 s
Tarihimizle bizim aramızı açan, ilkokuldan itibaren zihinlerimize yerleştirilen yanlı ve yanlış bilgilerle gerçekleri unutturan zemin kimin ve kimlerin ürünü?
Tarihe bakışımız hâlâ neden karışık, bulanık ve önyargılı?
Henüz birkaç yüzyıl öncesine kadar, yaklaşık yirmi milyon kilometrekarelik bir coğrafya üzerinde kurumlaşmış, üç kıtaya hükmeden bir devletimiz vardı. Ancak bu kadar yakın geçmişte yaşananların ne kadarından haberdarız? Bildiklerimizin ne kadarı gerçek?
Doğrusuyla yanlışıyla tarihimizin arka plânına bakmaya, geçmişimizde kalan gerçeklerle yüzleşmeye hazır mısınız?
Kayıt Dışı Tarihimiz sizin için büyük bir sır küpünün kapağını aralıyor.
Bu kitapla yanlış veya eksik tanıtılan şahsiyetlerle daha yakından ve gerçek yönleriyle tanışacaksınız.

Bozkır Kurdu(03.11)

Hermann HesseÇeviren: Kamuran Şipal
Orjinal Adı: Der Steppenwolf
209 sayfa

Uçarı bir "yaşam" insanı olmaya kalkışan katıksız bir "düşün" insanının, bu ikilemin gelgitleriyle oradan oraya savrulan yalnız bir ruhun, Bozkırkurdu'nun hikayesi. Aydın geçinenlerin, bildikleriyle büyüklenenleri, bilmediklerini küçümseyenlerin, bunu yaparken -bilinçli ya da bilinçsiz- yaşamı kaçıranların yüzüne inen bir tokat.
"Bozkırkurdu'nun, deneysel cesaret anlamında Ulysses'ten aşağı kalmayan bir yapıt olduğunu söylemeye gerek var mı? Bozkırkurdu, okumanın ne demek olduğunu uzun zamandır ilk kez hatırlattı bana."
- Thomas Mann-


 Kitaptan;
'İnsanların büyük çoğunluğu yüzmeyi öğrenmeden yüzmek istemez.' Ne anlamlı bir söz, değil mi? Yüzmek istememeleri doğal, çünkü karada yaşamak için yaratılmışlar,suda değil. Ve düşünmek istememeleri de doğal, çünkü yaşamak için yaratılmışlar, düşünmek için değil! Evet, kim düşünürse, kim düşünmeyi kendisi için temel uğraş yaparsa, bunda ileri bir noktaya ulaşabilir; ne var ki, karayla suyu değiş tokuş etmiştir böyle biri ve bir gün gelir suda boğulur."

Kırmızı ve Siyah(03.11)

Çeviren: Bircan Çınar 
Stendhal
656 sayfa
Stendhal'ın romantizmden realizme bir göz kırpışı. Julien Sorel, gözü sadece yükselme hırsıyla bürünmüş bir karakter değil. onun çelişkisi ve çatışması kendi içinde duygularıyla, düşünceleriyle ve toplumdaki konumuyla. dönemin Fransa'sında (1830'lar yani Restauration döneminde) burjuvazi ve köylü sınıfının çatışmasının bir temsilcisi sadece. istemediği ve sevmediği bu hayattan kurtulmasının da iki yolu var: biri ordu - yani 'kırmızı' - , diğeri ise din - yani 'siyah' -.Klasik olmayı fazlasıyla hak eden bir kitap
Özet:

nietzsche öldü bir hipopotam olarak yeniden doğdu(02.11)

Thomas Cathert/ Daniel Klein
Çeviren: Algan Sezgintüredi
Yayın Yılı: 2010
212 sayfa

Yaşamı ve ölümü felsefespri yoluyla anlamak.
2010’un en çok satan kitaplarından “Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer'in yazarlarından sizi mizah yoluyla felsefesinin, teolojinin ve psikolojinin kıyılarında dolaştıran yeni bir kitap! Matrak filozoflarımız bu sefer yaşamı, ölümü ve ölümden sonrasını kurcalıyorlar. Kimler yok ki kitapta: Freud! Marx! Socrates! Buda! Woody Allen! Spinoza! Kierkegard! Schopenhauer! Camus! Nietzsche! Ve, tabi ki, Heidegger!  




Bin Muhteşem Güneş (02.11)

Kitabın Yazarı:Halit Hüseyni (Khaled Hosseini)
Kitabın Yayınevi: Everest Yayınları / Çağdaş Dünya Edebiyatı Dizisi
Kitabın Basım Yılı: Nisan 2008
Sayfa Sayısı:430 sayfa
 Nereye giderseniz gidin, ülkeniz peşinizden gelir. Artık siz orada yaşamasanız da o içinizde yaşar. Afganistan’ın Khaled Hosseini’de yaşadığı gibi…
Bin Muhteşem Güneş, ilk romanı Uçurtma Avcısı’yla tüm dünyada inanılmaz bir başarı yakalayan Hosseini’nin ikinci romanı. Yazar bu romanında da yine doğduğu toprakları anlatıyor. Bu kez iki kadının kesişen yaşamları ve dostlukları üzerinden…
Küçük yaşta evlendirilen kızlar, çocuğu olmayan kadınlar, babaya ya da çocukluk arkadaşına duyulan, geçmişe gömülmüş aşklar… 
Özet:

Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer(01.11)

 Thomas Cathert/ Daniel Klein
200 sayfa -2010

Felsefe mi? Felsefeyi anlamak için büyük bir dehanın zekâsına ve peygamber sabrına sahip olmak gerekir. Bu doğru değil! Bu komik, ele avuca sığmaz, çok yönlü ve zengin içerikli kitap bu efsaneyi yerle bir ediyor. 
Harvard’lı iki felsefe profesöründen felsefe kitabı. Harvard’da hayat çok eğlenceli gibi değil mi? Bütün profesörler pek eğleniyorlar. Resimde de göreceğiniz gibi Daniel Klein ve Thomas Cathcart da alışık olduğumuz profesörlere pek benzemiyorlar. Eh kitapları da o ciddi ve kallavi felsefe kitaplarına pek benzemiyor zaten.
Metafizik, Mantık, Etik, Epistemoloji,  Din Felsefesi, Görelilik, Varoluşçuluk, Dil Felsefesi, Toplum ve Siyaset Felsefesi ve Metafelsefe anakonu başlıklarıyla ve  tümevarımlı mantık, “post hoc ergo propter hoc” yanılgısı, Zenon paradoksu, Fenomenoloji, Stoacılık  gibi alt başlıklarla, filozofları ve kavramları pek çoğu tanıdık gelen fıkralar aracılığı ile anlatmışlar.

La Sonsuzluk Hecesi (01.11)

Nazan Bekiroğlu
Yayın Yılı: 2010
384 sayfa

 En eski düşmanlık hikayesi böyle başladı;
 Ateşin tutkusu,toprağın onuru.
Harika bir üslup,anlatanı hoş anlatılanı havf ve reca ile sarhoş La'da Adem İlla'da Kabil;Adem'in yanında Havva,Kabil'in ulaşamayacağı yerde Habil....Bazı yerlerini altını çizerek,üzerinde düşünerek,notlar alarak okudum. Herkesin anlayabileceği ahenkli bir dil...
Kitaptan;
-Bildi ki kötülüğün sebebi yok bahanesi var ve şeytan kötülüğün sebebi değil bahanesiydi.
-Adem güçlü ve güzeldi.Yapılı ama narindi,zarif fakat heybetliydi,ince ama derindi,toprağı dünyadan suyu cennettendi.Bu yüzden gölgesi vardı .Farklıydı yani.
-O'nu kendi sonucuna bahane kılma.Bazen kader, kaderin reddedilmiş,geri çevrilmiş halidir.

Güneşi Uyandıralım(Şeker Portakalı'nın Devamı)01.11



Jose Mauro De Vasconcelos; Çeviren: Aydın Emeç-254 sayfa
CanYayınları;
Şeker Portakalı'nın sevimli küçük kahramanı Zézé işte yine karşınızda. Gözlerinin içi yine ışıl ışıl, yüreği yine sevgi dolu. Ama hüzünleri, biraz daha büyümüş bir çocuğun hüzünler, küçüklüğündeki Şeker Portakalı yok artık, ama bu kez de yüreğinde sevgili bir kurbağası var. Zengin ve aşırı alıngan bir aile onu evlat edinmiş. Ama Zézé, babalığının iyi niyetli davranışlarına bir türlü karşılık veremiyor. Evdeki biricik dostu aşçı Dadada. Bir de düşlerindeki, yeri doldurulmayan, yüreğine sokulup yerleşen kurbağa ve filmlerde, gerçek babasının yerine koyduğu ünlü Fransız şarkıcı Maurice Chevalier. Çok parlak bir öğrencidir Zézé. Ama şimdi ergenlik dönemindedir, sinirlidir, huysuzdur. Üstelik de sırılsıklam aşıktır. Şeker Portakalı'nın devamı olan bu kitabı da çok seveceğinizi biliyoruz. Bu kitabın da devamı var: Delifişek. O kitapta da, Zézé'yi artık delikanlı yaşında izleyeceksiniz.
ÖZET:

Hayvan Çiftliği - George Orwell(01.11)

Yazarı :George Orwell
Yayınevi : Can Yayınları
Çevirmen : Celal Üster
Basım Yeri / Tarihi : Aralık 2001, İstanbul
Sayfa Sayısı : 160
Bir çiftlikte yaşayan hayvanların bir gün bir domuz tarafından kışkırtılmasıyla beraber yaşamları pahasına ortaya koydukları özgürlük mücedelesi ve bu hakka sahip olduktan sonra da aralarında ne gibi entriakların döndüğü anlatılmaktadır. 
 -Hiç bir hayvan yatakta yatmayacaktır.
 -Hiç bir hayvan alkol içmeyecektir.
 -Hiç bir hayvan, diğer bir hayvanı öldürmeyecektir.
 -Bütün hayvanlar eşittir...


1940'lardaki 'reel sosyalizm'in eleştirisi olan roman, dünya edebiyatında 'yergi' türünün başyapıtlarından biridir. Hayvan Çiftliği'nin kişileri hayvanlardır. Bir çiftlikte yaşayan hayvanlar, kendilerini sömüren insanlara başkaldırıp çiftliğin yönetimini ele geçirirler. Amaçları daha eşitlikçi bir topluluk oluşturmaktır. Aralarında en akıllı olan domuzlar; kısa sürede önder bir takım oluştururlar, devrimi de onlar yolundan saptırırlar. Ne yazık ki insanlardan daha baskıcı, daha acımasız bir diktatörlük kurulmuştur artık. George Orwell, bu romanında tarihsel bir gerçeği eleştirmektedir. Romanda önder domuzun, düpedüz Stalin'i simgelediği açıkça görülecektir. Öbür kişiler bire bir belli olmasalar da, bir diktatörlük ortamında olabilecek kişilerdir. Romanın alt başlığı Bir Peri Masalı'dır. Küçükleri eğlendirecek bir peri masalı değildir; ama roman, bir masal anlatımıyla yazılmıştır.