Çeviren: Bircan Çınar
Stendhal
656 sayfa
Stendhal'ın romantizmden realizme bir göz kırpışı. Julien Sorel, gözü sadece yükselme hırsıyla bürünmüş bir karakter değil.
onun çelişkisi ve çatışması kendi içinde duygularıyla, düşünceleriyle ve toplumdaki konumuyla.
dönemin Fransa'sında (1830'lar yani Restauration döneminde) burjuvazi ve köylü sınıfının çatışmasının bir temsilcisi sadece.
istemediği ve sevmediği bu hayattan
kurtulmasının da iki yolu var: biri ordu - yani 'kırmızı' - , diğeri
ise din - yani 'siyah' -.Klasik olmayı fazlasıyla hak eden bir kitap
Özet:Verrieres, Franche-Comte’nin en şirin ve küçük kasabalarından biridir.
Verrieres kenti bol olan orman alanının dışında ufak sanayileri ile
geçim sağlamakta idi. Burada bulunan en tanınmış sanayi merkezi Belediye
Başkanı Bay Renal’a aittir kendisinin başarısı alacaklarını tam olarak
alabilmek borçlarını da olabildiğince geç ödemesinden kaynaklanmaktadır.
Bay Renal Belediye Başkanlığı süresince Fransa’nın en göz alıcı
manzaralarının birinin karşısında bulunan alanı güzelleştirip 30-40
kulaç uzunluğunda büyük bir duvar yapması yöneticiliğini ölümsüz hale
getirdi.
Bay Renal güzelleştirdiği alandaki ağaçları kestirip budatması
çevredeki bir çok insanın tepkisini toplamıştı. Hatta onu eleştirenleri
de kibirli tavrı ile karşılardı.
Bay Renal’ı tiksindiren en büyük olaylardan biri kendisini eleştiren
makaleler ve buna destek veren Baş Papaz’ı hiç bağışlamayı düşünmüyordu.
Şunu belirtmeliki Papaz 80 yaşında yaşlı bir adamdı, ama sağlam
kişiliğini ve sağlığını bu dağların canlı havasına borçluydu. Bay Appert
Papaz ile birlikte hasta evlerini, huzurevlerini, tutukevini gezmiş
bir çok soru sorup garip karşılıklar almasına rağmen eleştiriyi
yapmamaya önem gösterdi. Bay Renal ve Bayan Renal Julien’i sahiplenip,
çocuklarına öğretmen olarak görevlendirmişti. Ancak Julien 19 yaşında
olmasına rağmen Bayan Renal’a karşı değişik duygular hissetmeye
başlamış, zamanla da bu düşünceleri davranışa dökmüştü. Bayan Renal her
ne kadar bu davranışlara tepki verse de belli bir süre sonra oda kendini
bu duyguların içinde bulmuştu. Taki oğlunun hastalığına kadar anlamıştı
ki Tanrı onu cezalandırıyordu. Bu konuda Julien’e evlerini terk edip
gitmesi için yalvarıyordu ama duyguları ile sözleri çakışıyordu, nitekim
evden 8 günlüğüne uzaklaştırdığı Julien’i 2 gün sonra tekrar geriye
çağırdı. Tanrı kadına acıdı ve oğlunu yavaş yavaş iyileştirmeye başladı.
Ne var ki dertler Bayan Renal’ın peşini bırakmıyordu. Kocası Bay
Renal’a imzasız mektuplar geliyor ve ilişkileri hakkında yazılar
yazılıyor bu mektuplar Bayan Renal’ı ve Julien’i tedirgin ediyordu.
Bayan Renal gelen mektuplardan oldukça rahatsızlık duyup, çeşitli
çeşitli senaryolar yaratıyor bu olayı kendine zarar gelmeden çözmeye
çalışıyordu. Bayan Renal Julien’i göstermelik olarak evden
uzaklaştırmaya çalışsa da Bay Renal bu olayı kendine fazla zarar
vermeden ortaya çıkartmaya çalışıyordu. Ama Bayan Renal’ın halasından
kalacak olan mirası da göz ardı edemiyordu. Bay Renal kararını vererek
genç Julien’i gereken ücreti vererek evden uzaklaştırdı. Bayan Renal bu
olayı her ne kadar destekliyormuş gibi görünse de olaydan çok büyük
üzüntü duyuyordu.
Julien hiç bilmediği bir kent olan Beşoncon’a büyük bir kaygı ve endişe
ile yola çıkmıştı. Orada Papaz okuluna gidecekti. Kendisine yabancı
olan bu kentte tam bir köylü genç edasıyla geziniyordu. İlk gözüne
çarpan kahvehaneye girmiş ve oranın kasiyeri olan genç kızdan büyük bir
duyguyla hoşlanmış ve büyük bir cesaret ile ona olan duygularını
açmıştı. Üstelik hayatında hiç yapmadığı bir cesaret ile kızın
sevgililerinden birine duello önermişti. Araya giren Amanda olayı
sakinleştirip, Julien’e üzerinde not yazan bir kağıt verip, oradan
uzaklaştırmıştı. Julien bundan sonra yapacağı şeyin bir an önce içine
girip de çıkamayacağı sandığı o Papaz okuluna girmekti ve nihayet oraya
büyük endişeler içinde girmişti. Korktukları da olmaya başlamıştı.
Arkadaşları arasında en güçlü olanlar onu dövmeyi bir alışkanlık haline
getirmek istemişler Julien’de bunun üzerine yanında demir bir pergel
bulundurup, kendini savunmayı düşünüyordu. Ama büyük başarı gösteren
Julien’i Papaz Chas-Bernard eski ve yeni Ahit derslerine yardımcı
öğretmen tayin etmişti. Bu olay Julien’e okulda büyük bir saygınlık
kazandırmıştı ve okuldaki tepkileri azaltmıştı. Asker olma döneminde
Papaz okulu öğrencisi olduğu için onu askerlikten muaf tutmuşlardı.
Julien Piskopos ile 2 saatlik sohbet etme şansına ulaşmış ve şanstan
gerektiği gibi yaralanmıştı. Bu başarısı öğrenen arkadaşlarının
kıskançlıkları kesilmiş, yerini yaltaklanmalar almıştı. Ve bu
gelişmelerin ardından Paris’e görevlendirilen Julien sabırsızlıkla ilk
iş olarak Bayan Renal’i görmeye gitmişti ancak gelişmeler Julien’in
umduğundan çok öte idi. Kısa bir ağlamadan sonra tekrar Bayan Renal’in
ilgisini çekmiş ve tüm geceyi birlikte geçirmişlerdi. Ta ki kocasının
odaya girmek isteyişine kadar bu olayı fark eden Julien büyük bir korku
ile odanın penceresinden atlayıp oradan uzaklaşıp, Cenevre yoluna girmiş
idi.
Julien gittiği yerde Marki ile tanışıp görüşmüş ve Marki’de iyi bir
izlenim bırakmış Bay Marki’de Julien’ide yanına alma fikrini iyice
benimsemişti. Nitekim Julien’i kendi konağına yerleştirmişti. Gün
geçtikçe Julien’in başarılarını gören Marki Julien’in yetkilerini
arttırdı. Julien’in hızlı ve hareketli aşk hayatı burada da devam etmiş
Mathilda ile büyük bir heyecan yaşamaya başlamış, birbirlerine olan
duygularını açmaya çalışmıştı. Ne var ki bu olayın bir komplo da
olabileceğini düşünen Julien Mathilda’nın odasına çıkana kadar bu
duyguyu yaşamıştı. Çünkü Mathilda kentin en soylu ve ağır kadını idi.
Kendisi ile ne kadar gurur duysada büyük bir korku taşıyordu. Julien
görev için uzaklaştığı kente döndüğünde Mathilda’dan hiç ummadığı bir
soğukluk almıştı. Bu arada Mareşal’in karısı Bayan Fervagues’den
julien’e mektuplar geliyor, Julien’de bu mektuplara ilgisiz cevaplar
gönderiyordu. Bu mektuplardan haberdar olan Mathilda kısa bir baygınlık
geçirip kendine geldiğinde büyük bir öfke ile Julien’e hesap sormaya
başlamıştı. Julien önce uzun bir sessizliğe kapılmış, ardından
gerekçeler bulmaya çalışmıştı, ama o sırada her ikisinin de gözünden
yaşlar geliyordu. Mathilda Julien’den ikna edici bir yanıt bekliyordu.
Julien olayın sakinleşmesi için her şeyi yapmış ve onu başarmıştı.
Aradan günler geçmiş, araları tekrar düzelmiş hatta müsait oldukları her
akşam bahçeden merdiven yardımı ile Mathilda’nın odasına gitmişti. Yine
bir akşam Mathilda’nın odasına çıkarken merdivende birdenbire yalan
söylüyorum dedi! Julien öfke ile hemde size yalan söylüyorum!… Bu yüzden
pişmanlık duyuyorum oysa size yalan söyleyemeyecek kadar saygı
duyuyorum. Bu sözler Mathilda’nın yanaklarını ıslatmıştı. Mathilda’yı
tedirgin eden şey Julien’in Rus mektuplarını kopya edip, Mareşal’ in
karısına göndermeyi sürdürmesi idi. Julien Mathilda’nın yumuşaklığını ve
kendisine aşırı bağlı oluşunu şaşkınlıkla izliyor, bu durumun kendisine
egemen olmasını engelleyeceği zaman genç kızın yanından ayrılma
yürekliliğini gösteriyordu. Mathilda Julien’in yanında uysal ve
neredeyse alçak gönüllü davranıyor evde kendine yaklaşan herkese iyice
kibirli davranıyordu. Bir gün Mathilda büyük bir sevinçle Julien’e gebe
olduğunu bildirmiş ve ölünceye kadar eşinizim sizin diyordu. Bu haber
Julien’i bayağı bir şaşkınlığa sürüklemişti. Mathilda babama yazmak
istiyorum demişti. Babamla biz dost gibiyiz ondan bir şey saklayamam
dedi. Julien büyük bir korkuyla ulu Tanrım dedi. Siz ne yapacaksınız
beni bir alçak gibi kovar dedi, Julien bu haberin bir hafta sonra
söylenmesini isteyip, babanızın mutsuz olacağını düşünün o sizin düşeş
olmanızı hayal ediyordu dedi. Julien ona ilk defa buyururcasına hitap
etmişti. Onu bu ana kadar hiç bu kadar sevmemişti. Mathilda babasına bir
mektup yazmış tüm gerçekleri detayıyla Bay Marki’ye anlatmıştı. Marki
kendini kaybetmiş durumda Julien’i yanına çağırmıştı. Marki beyninden
gelen bütün hakaret ve küfürleri Julien’e saymış Julieni bunaltmıştı.
Ama yinede Julien saygısını yitirmeden Marki’ye ve Mathilda’ya olan
saygı ve sevgisini anlatıyordu. Kızının düşeş olamayacağını ve Sorel
adını alacağını düşündükçe Marki iyice kelimelerini ağırlaştırıyordu.
Julien bu duruma dayanamayıp kendisini öldürmesini yada öldürtmesini
istiyordu. Gün ağarmış Julien oradan uzaklaşmış idi. Marki bu olayı
kızının ve kendi onurunun en az hasarlı atlatması için çözümler
arıyordu. Lakin Mathilda evlenmekteki ısrarını sürdürüyordu. Bu olaylar
olurken Julien Papaz Pirart’ın yanında kalıyordu. Mathilda’yı hemem
hemen her gün ziyaret ediyordu. Günün birinde Marki Julien’e iletilmek
üzere bir mektup yazmıştı, mektupta 20.000 Franglık gelir getiren
toprakların gelirini ve toprakları 10.000 Frank’ını Julien’e 10.000
Frank’ınıda Mathilda’ya bağışlıyordu. Mathilda Marki’ye evden ayrılıp,
Papaz Pirart’ın evine yerleşeceğini söylemiş ve bir hafta sonrada
yapılacak düğünlerine davet etmişti. Bu arada hiç beklenmeyen bir
gelişme olmuş, Bayan Renal herkese Julien hakkında ve yaşadıklarını
içeren bir mektup yazmıştı. Bu yazıyı gören Mathilda Julien’e bu konu
hakkında sorular sormuş ve Jülien’de olayı kabullenmiş ve büyük bir
üzüntü ile hızla oradan ayrılmış, bir silahçı dükkanından iki silah
alıp Verriere’nin yeni Kilisesine girmiş ve Bayan Renal’i takibe
almıştı. Onu ilk gördüğünde yapamam demişti ama daha sonra iki el ateş
etmişti. Kadın yere yığılmıştı. Julien orada dona kalmıştı. Arkadan
gelen iki Jandarma Julien’i kollarından tutmuş hapse atmışlardı. Julien
artık her şeyin bittiğini düşünüyordu. Bayan Renal ise saldırıdan ufak
tefek yaralar almıştı. Julien bir kaç zaman sonra Bayan Renal’in
yaşadığını duymuş büyük sevinç gözyaşları dökmüştü. Julien’i buradan
kurtarmak için herkes girişimlerde bulunmuş hatta Bayan Renal tüm Jüri
üyelerine tek tek mektup yazıp Julien’in affedilmesini istemişti.
Sonunda Bayan Renal’de Mathildanın çok korktukları o gün gelmişti.
Kentteki bütün kadınlar oturumda bulunmak istiyorlardı. Ve sokaklarda
Julien’in resimlerini satıyorlardı gün gelmiş Julien halkın ve Jüri
üyelerinin önüne çıkarılmıştı. Halk büyük bir ilgi ile sorgulamayı
izliyor genç Julien için üzülüyorlardı, avukatlar gerekli konuşmaları
yapmış, söz sırası Julien’e gelmişti. Büyük bir gururla sesini
yükselterek suçunu kabul ediyor ve kendisine acınmamasını istiyordu.
Julien kendisinin zenginleşmiş köylüler değil de kızgın kent soyluları
tarafından yargılandığını söylüyordu. Bu konuşmaları yaparken kadınlar
ağlayıp duruyorlardı. Jüri üyeleri odalarına çekilmişti. Hiçbir kadın
yerinden ayrılmamıştı. Pek çok erkeğin gözleri yaşarmıştı. Jüri üyeleri
bir saat aradan sonra içeri girmiş sonucu yavaş yavaş açıklamışlardı.
Jüri kararınca Julien Sorel’in insan öldürme suçundan, hemde
tasarlayarak öldürme suçundan suçlu olduğunu bildirdi. Bu karar ölüm
cezasını gerektiriyordu. O anda büyük bir çığlık duyuldu çevrede bulunan
kadınlar hıçkırıyorlardı. Jandarmalar Julien’i oradan büyük bir hızla
uzaklaştırdılar. Ölüm cezasına çaptırılanlar için özel odaya konmuştu.
Mathil’da hücresinde ziyaret etmiş ve onu kurtarma çabalarını anlatmış
fakat Julien bu konuda isteksiz idi. Sürekli Bayan Renal ile olan eski
günlerini düşünüyordu. Mathilda hücreden ayrılmış, Julien’de uykuya
dalmış idi. Tuhaf bir iç çekiş duydu. Gözlerini açtığında Bayan Renal’i
gördü. Bayan Renal büyük bir hüzünle ve istekle af edilmesi için
başvuru yapmasını istedi. Julien tutuklu kaldığı sürece ziyarete
geleceği sözünü alınca başvuracağına söz verdi. Birbirlerine sarılarak
saatlerce ağladılar uzun görüşmeden sonra Bayan Renal Yanından ayrılmış
yine düşünceler ile baş başa kalmıştı.
Yapılan bütün çabalar Julien’i kurtarmaya yetmemiş bütün uğraşlar
Julien’inde etkisiyle boşa çıkmıştı. Julien önerilen konuları onuruna
yedirememişti. Artık sayılı gün yaklaşıyordu. Gün geçtikçe kaldığı
hücredeki berbat hava Julien’e iyice dayanılmaz geliyordu. Ölmesi
gerektiğini öğrendiği gün güzel bir güneş doğayı neşeye boğuyordu. Tüm
cesareti üzerinde idi her şey yolunda demişti kendi kendine eskiden
Vergy ormanlarında yaşadığı en tatlı anılar kızlar ve ard arda geliyordu
aklına her şey basit ve gerektiği gibi oldu. Delikanlı hiç gösteri
yapmamıştı. Julien Verreres’e bakan büyük dağın küçük mağarasında
dinlenmek isterdim derdi. Fougue’ye. Fougue geceyi tek başına dostunun
vücudunun yanında geçirirken büyük bir şaşkınlıkla Mathilda’nın içeri
girdiğini gördü. Mathilda onu görmek istiyorum dedi genç kıza parmağıyla
yerdeki mavi mantoyu gösterdi. Orada Julien’den şey sarılı idi.
Titreyen elleriyle mantoyu açtı. Julien’in başını mermer masaya koydu.
Onu alnından öptü. Kız çok sevdiği adamın başını kapalı arabasının
içinde dizlerinde taşıyordu. Yüksek Jura dağlarının en yüksek kesimine
böyle vardılar. Gece yarısı sayısız mumla görkemli bir biçimde
aydınlatılan bu mağarada 20 Papaz ayin yaptılar. Fougue acıdan çılgına
dönecekti neredeyse. Mağara Mathilda’nın özeniyle büyük harcamalar
karşılığında İtalya’dan gelen işlem mermerlerle süslendi. Bayan Renal
sözünde durdu. Yaşamına söz vermeye hiçbir zaman kalkışmadı. Ama
Julien’in ölümünden 3 gün sonra çocuklarını kucaklarken öldü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder