Tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna sistematik bir baskı uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum...(Arka Kapak)
Özet;
Onbeş yaşında bir çocuk olan Alex arkadaşlarıyla
kurduğu çete ile içlerinden taşan bir şiddet eğilimi içinde hırsızlık
yapar, girdiği dükkanlardan malları gasp eder, çaresiz insanlara vurur,
yaralar, kadınların ırzına geçer. Çete aralarında kendi ürettikleri
Ruşça kökenli “Nadsat” dilinde konuşur.
“Bu
Toplum için Yararlı Ol” tekerlemelerini belleyen ve belletenlerin “suç
nasıl işlenir?” sorusunu düşündükçe gülmekten hayalarım ağrıyor. Neden
“iyiliğin kökenini” incelemezler , araştırmazlar? Herkesin derdi
“kötülük” ya da “iblisliğin kökeni” Eğer serseriler kötülük yapıyorsa bu
onların tercih hakkı. Yani adamlar kötülüğü benimsemişler. İyiler de
iyiliği... Ben kötülüğü yeğleyenler arasındayım.” diyen Alex kötülüğün
de bir seçim olduğunu “... yetişkinlerin savaştığı, bombalar attığı,
birbirini kesip doğradığı, acımasızlığın kol gezdiği bir dünyada
gençlerin yurtsever, dine bağlı uslu, terbiyeli olmaları söz konusu
değildir... suç ve sorumluluk yetişkinlerindir. Gençler suçsuzdur.
Doğru... doğru.. doğru...” düşüncesini savunur.
Bir
gece “Otomatik Portakal” adlı bir roman yazmakta olan bir yazarın evine
girerler, ortalığı kırar, döker, yazarın karısının ırzına geçerler, evi
tarumar edip çıkar giderler. Başka bir sefer de Alex yaşlı bir kadının
kedilerle dolu evine girer. Kadın kendisi ile kıyasıya mücadele edince
Alex onu öldürür ve polis tarafından yakalanarak hapishaneye
gönderilir.
Burada, ülkenin başında bulunan
siyasal partinin seçimi kazanmak için kullandığı “Suçluları Yeniden
Topluma Kazandırma ” yöntemi “Ludavico” ile bir labaratuvar çalışmasına
tabi tutulur. Devlet eliyle yapılan bu çalışmanın kobayı olan Alex
seyrettirildiği şiddet dolu filmleri izlerken büyük fiziksel acılara
maruz bırakılmaktadır. Alex artık bundan böyle aklından kötülük geçtiği
anda kusmakta, acılar içinde kıvranmaktadır. Artık kötülüğü
düşünememektedir bile. En zoru ise Alex’in taptığı Beethoven müziğini
duyduğu anda daha önce kendisine seyrettirilen Nazi soykırım
filmlerinin dehşet dolu sahnelerini yaşamasıdır. Kişiliği kendi
istemi dışında değiştirilen Alex bir kukla olmuştur. Artık müzikten de
yoksundur. Ama kayıtlara göre “İyileşmiştir.” Salıverilir.
Evine
döndüğünde ana babasının kendi odasına bir kiracı aldığını görür.
Artık kalacak yeri yoktur. Şiddet günlerini paylaştığı arkadaşları
polis olmuşlardır. Bu kez şiddeti polis olarak üretmektedirler.
Onların
elinden kurtulan Alex’in yolu “Otomatik Portakal” yazarının evine
düşer. Sosyalist olan ve seçimlerde hükümeti devirmek istiyen yazar onu
evine alır. “Ludevico” yönteminin insanlık dışı bir uygulama olduğunu
kanıtlamak için harekete geçer. “Senin gibi bir delikanlıyı OTOMATİK
PORTAKAL’a dönüştürenlere yaşam hakkı tanımamalıyız.” diyen Yazar “
günah işlediğini biliyoruz. Ne var ki cezan bu günahla kıyaslanamıyacak
kadar büyük. Seni bir makina biçimine sokmuşlar. Seçme hakkını
elinden almışlar. Toplumun kabullendiği davranış biçimlerine uymak
zorundasın. Sadece iyilik yapmakla görevli küçücük bir makinasın.
Buna göre müzik cinsel ilişki, edebiyat ve her türlü sanat dinlendirici
zevk değil de acı çektirici birer etken oluyorlar.” demektedir. Ancak
Alex bu kez de başka bir kesim tarafından başka bir amaçla
kullanılmaktadır.
Seçimlerde kazanmayı
hedefleyen iktidar partisi bu kez yeni bir yöntemle Alex’i Ludevico’nun
pençesinden kurtarır . Artık Alex kendi seçimlerinde özgürdür.
Özgür
irade ile seçilen kötülük, organize güçler tarafından kişiye dayatılan , iyilikten daha mı insancadır ? Yazar Anthony Burgess’in
cevabını aradığı soru budur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder