17 Kasım 2013 Pazar

Toprak Ana (02.13)

Cengiz Aytmatov-138syf
 Bu eserde, savaş meydanında eşini ve üç oğlunu kaybeden kahraman bir ananın, zor zamanlarda dişi-tırnağı ile işlediği, kanı ve teriyle suladığı toprakla dertleşmesini okuyup İnsan sevgisinin, çalışkanlığın ve fedakârlığın nasıl kutsal bir yüceliğe ulaştığını en çarpıcı örneği.
Özet:

Genç Werther'in Acıları (02.13)

126 syf-Goethe
 Büyük şehirlerden kaçıp huzuru küçük yerleşim yerlerinde doğa ilebaş başa olmakta arayan Werther  gittiği yerde soylu bir ailenin kızı olan Lotte’ye  aşık olur.  Werter onun kölesi olabilecek kadar aşık olur. . Fakat nişanlı bir kız olan Lotte, Albert ile evlenir. Bundan sonra Werther için cehennemi aşk acıları başlamıştır. Lotte evlendikten sonraWerter ile dost kalır . Lotte’nin kocası olan Albert’in de iyi biri olması Werther’i daha da kötü bir duruma sokar.  Lotte, bu işin daha fazla süremeyeceğini Werther’in kendisinden vazgeçmesi gerektiğini bildirir.  Werther daha fazla dayanamayıp intihar eder. 
 “Bak Lotte! bana ölümün sarhoşluğunu tarttıracak olan o soğuk ve korkunç kadehi elime alıyorum. Onu bana sen uzatıyorsun, ben de alırken hiç duraksamıyorum. Hayatımın bütün istekleri ve ümitleri yerine geldi. Ölümün çelikten kapısını vurmak öylesine titretici ve çetin ki.Silahlar dolu. Saat on ikiyi vuruyor. Alınyazısı bu, önüne geçilmez. Lotte! Elveda Lotte! Elveda”
 “

Fareler ve İnsanlar (02.13)

128 sayfa-john Steinback

George ve iriyarı saf arkadaşı Lennie, yersiz yurtsuz kişilerdir. Dünyada sahip oldukları tek şey, aralarındaki dostluk ve kendilerine ait bir araziye sahip olma hayalidir...İki arkadaş, hayallerindeki arazi için gereken parayı biriktirmeyi planlamaktadır. Ama bir çocuğun zekâsına, aynı zamanda da korkunç bir güce sahip olan Lennienin başı sürekli derde girmektedir.Ve bu kez yine belaya bulaştığında, Georgeun çabaları arkadaşını kurtarmaya yetmeyecektir... Yalnızlığa terk edilmiş, umarsız insanların öyküsü...

Anayurt Oteli (02.13)

108 sayfa Yapı Kredi Yayınlar
  Eserin kahramanı Zebercet, Anadolu kentlerinden birinde (Manisa) istasyona yakın Anayurt otelinin kâtibidir. İlkokul öğrenimlidir, otuz üç yaşındadır. İçine kapalı, sevgiye şefkate özlemli, dar dünyasında günün tekdüze işleriyle avutur kendini; hayatı mekanik bir hayattır âdeta. Bedeninin pek de sık cinsel açıklamalarına yönelen aşın dikkati ve boşalışları bile içgüdüsel ve otomatiktir. Bir gün, gelip otelde bir gece kalarak giden genç bir kadın, Zebercet’i ümitlere, düşlere sürükler. Kadının bir daha görünmeyişi, Zebercet’in dünyasını daha da karartmıştır. Yatışlarından birinde, bir yabancılaşma ânında, belli bir neden yokken, otelde çalışan ortalıkçı kadını boğar, öldürür. Günler sonra da, belki otel odasında olduğu gibi bıraktığı cesedin aranıp bulunacağını anladığı için, kendini asar, ölür
 Hayata hep karşı kıyıdan bakan psikolojik yabancılaşma ve yalnızlık temalarını ustalıkla işlenen bir kitap.

Yalancı Jakob (02.13)

224 sayfa-Ayrıntı yayınları-Jurek Becker


Bu kitapta Nazi Almanyasında yaşanan dehşetin ve acının hikâyesini farklı bir boyutta anlatır. Anlatılan bir katliam ya da direniş hikâyesi değil; melankolik, sessiz ve edebi bir kurguyla geleceği olmayan bir gettoya sıkışan insanların çaresizlikleri, tükenmişlikleridir... Nazilerin kuşatması altında hayatın bir kapana dönüştüğü gettoda her şey korku ve umutsuzluğun egemenliği altındadır. 
 Jakob merhamet yalancısı


Titanium / Pavane -David Guetta (Piano/Cello )


9 Ekim 2013 Çarşamba

Dermansız Sevda Derweş ile Adüle (02.13)

 263.syf-Yurt yayınları
Karacadağ ın eteklerinde milan aşireti ağasının kızı adule ile yezidi dewreş arasında geçmiş gerçek olduğu varsayılan bir kürt destanı.. 
"Aşık adam kudurmuş köpek kadar tehlikeli ve bir o kadar da kördür."

10 Nisan 2013 Çarşamba

Yaşamın Ucuna Yolculuk (01.13)


Tezer özlü'nün 1983 de almanca olarak yazdığı auf den spuren eines selbstmords( bir intiharın izinde ) 1984'de kendi tarafından türkçeye çevrilmiş anlatı kitabı.almanca versiyonu 1983 de marburg yazın ödülü almıştır.
 -ve bana geceler yetmiyor. günler yetmiyor. insan olmak yetmiyor. sözcükler, diller yetmiyor.
-bir yüksekliğin, bir başıma olduğum bir yüksekliğin en ucundayım. inemiyorum. yaşayamıyorum.ölemiyorum
- insan sevgiye biri yanımızda olmadığından acı çekene dek dayanır;oysa gerçek yalnızlık dayanılmaz bir hücredir.

Taşra Kızı (01.13)




Finlandiyalı yazar Franz Emil Sillanpaa´nın en ünlü yapıtlarından biridir "Taşra Kızı Silja". Kendisi de yoksul bir köylü ailesinden gelen yazar, bu romanında bir köylü kızın yaşam öyküsünü anlatır. Silja, anasını babasını yitirdikten sonra, yaşamını çiftliklerde işçilik ederek sürdürür. Çok güzel olduğu kadar ince duygulu bir kızdır. Köy delikanlıları pervane olur çevresinde. Ama hiçbirine yüz vermez. Bir rastlantıyla tanıştığı Armas´a gönül verir. Ne var ki, ayrılık gelir çatar. Armas 1918 savaşında cepheye gönderilir, yaralanır, bir bacağını yitirir. Silja da angaryaların zengin çiftlik sahibi kadınların anlayışsızlıkları sonunda verem olur; son günlerini mutlu çocukluk anılarını ve sevgilisinin hayalini içinde canlandırarak, doğa güzelliklerini derinden duyarak, yalnızlık içinde söner gider

Alevilerin Büyük Sırrı (01.13)



Yakın bir zamandır araştırmacılar, profesörler, ilgili-ilgisiz- kişiler, Alevilerin cem ayinlerinin ve semahlarının Anadolu ve Yukarı Mezopotamya topraklarına başka yerlerden geldiğinin propagandasını yapmaktadırlar. Hak Ehli Erenlerinin, yeni adlarıyla Alevilerin cemleri ve semahları Eski Türklerin ayinlerine, şaman ayinlerine, Sudan "Zencilerinin ayinlerine veya Eskimoların ayinlerine benzetilmek istenmektedir. Oysa özellikle Orta Asya Türk ayinleri ve şaman ayinleri ile Alevilerin cemleri ve semahları birbirlerine zıt kozmik sistemlere dayanmaktadır. Göksel anlayışları çok farklıdır. Yaradıhş-Doğuş anlayışları da birbirine benzememektedir. Elinizdeki kitap kabul edilmesi emredilen dogmaya karşı çıkmaktadır. Hak Erenlerinin sırlarını da açıklamaktadır. Alevilik sır üzerine kurulmuştur ve anne, baba arasında gizlidir. Sır damladadır. Damla sudur, su ise sırdır... Doğrulan yanlışlardan ayırmanın en önemli göstergesi bilinçtir. Elinizdeki kitap yeni bir heyecanın kıvılcımı olacaktır.

Son Ada (01.13)

kitap bir ada halkının başından geçenler üzerine kurulu. huzur ve sakinliğin hüküm sürdüğü, para, güç gibi hırsların yer almadığı bir adada yaşayan 40 ailenin hayatı “başkan”ın adaya gelmesiyle altüst olur. “başkan” ülkede darbe yapmıştır ve emekliliğini geçireceği huzur dolu bir yer ararken adaya yerleşmeye karar verir.ada halkı tarafından çok sevilen ağaçlı yoldaki ağaçların budanması “başkan” tarafından yapılan ilk değişikliktir. pek itiraz görmeyen bu değişimin, daha büyük değişikliklere yol açacağını gören ilk kişi olan “yazar” tehlikenin gelişini görür.

yönetim, iktidar gibi konularla hiç ilişkisi olmayan adada yapılan ikinci değişiklik ise “başkan”ın talebiyle kurulan yönetim kuruludur. ada halkı tarafından alınan ortak kararların yerine söz hakkına sahip olacak olan yönetim kurulunun olmasının olası etkileri halk tarafından hala fark edilmemektedir.
“başkan”ın bir sonraki icraatı, adanın gerçek sahipleri olan martıları düşman ilan etmesidir ve olaylar gelişmeye başlar.
“yazar”ın itirazları, bakkalın oğlunun duyarlılığı ve aklı başına geç gelen ada halkının davranışlarıyla şekillenen olaylar gerçekten okumaya ve üzerinde düşünmeye değer.
“savaşı kimin başlattığı, kimin haklı olduğu gibi mantık yürütmeler, boğucu hale gelen korku ve nefret ikilisi karşısında bütün anlamını yitirmişti. herkes intikam istiyordu. korku nefreti, nefret korkuyu besliyordu.”

9 Nisan 2013 Salı

Tanrılar Okulu (01.13)

hep aynı olaylarla karşılaşıyorsun, çünkü sende hiçbir şey değişmiyor! her şey benzerini kendine çeker. cennet parçacığı cennete doğru, cehennem parçacığı cehenneme doğru yol alır.
lupelius'a göre yeryüzü, insanların sıralar halindeki idam mahkumları gibi yaşadıkları kozmik bir hapishane, dünya boyutunda bir zindandır. bu vizyonun son ve kesin bir yenilgi oluşturduğu yargısına varmak yerine, göz kamaştıran çılgınlığıyla cesurca bir plan tasarlar. insan için, onu olanaklının sınırlarının ötesine geçirecek bir serüven düşler; kaçınılmaz görünen ölümcül yazgısından kaçış ve dünya yasalarından kurtuluş.

-size ‘öğretilen ve anlatılan dünyanın’, anlatıldığı gibi olduğunu söyleyenler sadece anlatanlardır. korkmanız, çekinmeniz, endişe etmeniz gerektiği söylenen her şey, bu betimlemenin pençesindeki insanların fikirleridir. oysa bunlar olumsuz duygulardır ve hiçbiri dünyaya geldiği haliyle insanın mayasında olan hisler değillerdir. insan korkusuz doğar. korku, zorla ‘öğretilir’.

-hayatınızda önünüze çıkan herkesin özel bir görev ile karşınıza geldiğine emin olun. ve ona varlığı için teşekkür edin. özellikle düşmanınızsa.

Siddhartha ( 01.13 )

Herman Hesse’nin çok güzel bir kitabı.Brahman’ın oğlu Siddhartha senelerce sarayda refah içinde yaşamış, aldığı yüksek eğitime, bilgeliğe karşın mutsuz, herkesin sevdiği bir gençtir. Sahip olduğu zenginlik ve güzelliğin bir yanılgıdan ibaret olduğuna inanır. Egosuyla savaşmak, ben’i öldürerek kendini bulmak, içsel mutsuzluğunu huzura kavuşturmak için bir yolculuğa çıkmaya karar verir. Babasının karşısına dikilip bu arayıştaki kararlılığını gösterir ve saraydan ayrılır. Onu çok seven arkadaşı Govinda da Siddhartha’yı yanlız bırakmaz.  Samanalara katılırlar, Buddha ile tanışırlar. Siddhartha Buddha’nın bilgeliğinden, Tanrısal öze ermiş olmasından çok etkilenir ancak arkadaşı Govinda’nın aksine Siddhartha Buddha’nın öğrencisi olmak istemez ve Govinda ile ayrılırlar. Siddhartha kendi yolunu bulmak ister, ona göre herkesin yolu farklıdır ve Tanrısal öze ulaşan bir insanın etrafındaki insanlara aynı yolu gösteremez. Her bireyin başkasının bakış açısına sıkışmadan

6 Ocak 2013 Pazar

2013 de okuyabildiğim kitaplar


1-Siddhartha-Hermann Hesse
2-Tanrılar Okulu -Stefano E. D'anna
3-Son Ada-Zülfü Livaneli
4-Alevilerin Büyük Sırrı-Ünsal Öztürk
5-Taşra Kızı-Frans Eemil Sillanpaa
6-Yaşamın ucuna yolculuk-Tezer Özlü
7-Dermansız Sevda Derweş ile Adüle-Bawer Ferat
8-Yalancı Jakob-Jurek Becker
9-Anayurt Oteli-Yusuf Atılgan
10-Fareler ve İnsanlar-John Steinbeck
11-Genç Werther'in Acıları -Johann Wolfgang Von Goethe
12-Toprak Ana-CengizAymatov
13-Bay Muannit Sahtegi'nin Notları-Vüs`at O. Bener
14-Özgürlük Hapishanesi-Michael Ende
15-The Türkler-Yalçın Pekşen
16-Şeytanın Sözlüğü-Ambrose Bierce
17-Kayıp Romanlar-Vedat Türkali
18-Bir Yürüyüş Eyledik Baba Erenler İle-Hüseyin Albayrak
19-Tantra, Spiritüellik ve Cinsellik-Osho
20-Cesur Yeni Dünya-Aldous Huxley
21-Unuttuk-Sabih Kanadoğlu
22-Dost / Yaşamasız -Vüs`at O. Bener
23-Zombi-Joyce Carol Oates
24-Veba-Andreas Frangias
25-Anıkolik-Pagan Kennedy
26-Yargu-Ezel Akay
27-Deliliğe Övgü -Desiderius Erasmus
28-Sultan Selahaddin El Kürdi-Reha Çamuroğlu
29-İlahi Komedya-Dante Alighieri
30-Çağdaşlaşma Yolunda -Türkan Saylan
31-Bir Eski Kocanın Öğleden Sonrası-Hamdi Koç
32-Son baba-simon crittle
33-kaiken-Jean Christophe Grangé
34-Beyaz gemi-Cengiz Aytmatov
35-Karanlığın kızı-Kelly Keaton
36-Tanrıların İntikamı / Kutsal Rahibe-Christian Jacq
37-Mahalle kahvesi-Sait Faik Abasıyanık
38-Fahrenheit 451-Ray Bradbury
39-Dinle küöük adam-Wilhelm Reich
40-Tartışma sanatının incelikleri-Arthur Schopenhauer
41-Cehennem-Dawn Brown
42-Böyle buyurdu zerdüşt-Friedrich Nietzsche
43-Kanlı kartal-Craig Russell
44-Maun suresi böyle buyurdu-Yaşar Nuri Öztürk
45-Görmek-José Saramago
46-Dönüşüm-Franz Kafka
47-Hagakure: Saklı Yapraklar Mücadele, Şeref ve Sadakat -Yamamoto Tsunetomo
48-Gök-Tanrı`nın Çocukları-Ahmet Haldun Terzioğlu
49-Kabil-José Saramago
50-Bir Delinin Hatıra Defteri-Nikolay Vasilyeviç Gogol
51-Sonsuzluğun Mesajı-Marlo Morgan
52-Asi ruhlar -Halil Cibran
53-Sis -Miguel De Unamuno









5 Ocak 2013 Cumartesi

2012'de Okuyabildiğim Kitaplar


1-İlm-i Cavidan-Virani Baba
2-Gariplerin Kitabı-Ian Dallas
3-Kabusname-Keykavus
4-Geceyarısı Çocukları-Salman Rushdıe
5-Kürk Mantolu Madonna-Sabahattin Ali
6-Faust-Goethe
7-Yeraltından Notlar- Dostoyevski
8-Kerkenez-Cengiz Tuncer
9-Kitab-ı Dar
10-Ses ve Öfke-William Faulkner
11-Kelile ve Dimne-Beydeba
12- Aristoteles ile Bir Karıncayiyen Washington'a Gider-Daniel Klein/ Thomas Cathcatt
13-Divan-Irvın.D.Yalom
14-Çocuktaki Bahçe-Feyyaz Kayacan
15-Mavi Yol-Kenneth White
16-Günlükler 1966-1971-Max Frisch
17-Kayıp Enlemler-Jamal Mahjoub
18-Sıra Dışı Bir Öykü-Michel Butor
19-Louis Drax'ın Dokuzuncu Canı-Lız Lensen
20-Mâkalat-Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli
21-Dost Dost-Bedri Rahmi Eyüpoğlu
22-Zor Bir Hayatın Hikayesi-Aharon Appelfeld
23-Şimdiki Çocuklar Harika-Aziz Nesin
24-Şahane Hatalar-Heather McElhatton
25-Saatleri Ayarlama Enstitüsü-Ahmet Hamdi Tanpınar
26-Velayetname-Derleyen:Yrd. Doç. Dr. Hamiye Duran
27-Kitaplar Arasında-Necla Aytür
28-Altıncı Irk-Berrak Yurdakul
29-Sisle gelen yolcu-Jean Christophe Grangé
30-Beyaz Şah-György Dragoman
31-Çavdar Tarlasında Çocuklar-J. D. Salinger
32-Lutetia-Pierre Assouline
33-Yedinci Gün- İhsan Oktay Anar
34-Güvercin Gerdanlığı-İbn Hazm
35-Birtakım İnsanlar-Sait Faik Abasıyanık
36-Ermiş Antonius ve Şeytan-Gustave Flaubert
37-Bilmek ve İstemek-Arthur Schopenhauer
38-Sineklerin Tanrısı-William Golding
39-Benim Üniversitelerim-Gorki
40-Ormanda Ölüm Yokmuş-Latife Tekin
41-Siyah Kan-Jean Christophe Grangé
42-Gargantua- François Rabelais
43-Satranç- Stefan Zweig
44-Okumak Yazmak ve Yaşamak üzerine-Arthur Schopenhauer
45-Aylak Adam-Yusuf Atılgan
46-Yaban domuzunun izinde- Lawrence Norfolk
47-İnsan ne ile yaşar-Tolstoy
48-Ecce Hommo-Friedrich Nietzsche
49-Anima Mundi-Susanna  Tamaro



Anima Mundi (Dünyanın Ruhu) (12.12)


 Susanna Tamaro-Can yayınları-256 sayfa
Yüreğinin Götürdüğü Yere Git adlı romanıyla bütün dünyada milyonlarca okur bulan Susanna Tamaro, son romanı Anima Mundi ile bir kez daha karşınızda. Romanın kahramanı bu kez genç bir erkek: Walter. Ailesiyle birlikte küçük bir İtalyan kentinde yaşayan Walter'in tek tutkusu, edebiyat ve şiirdir. İçinde bulunduğu dar çevreden ve babasıyla olan anlaşmazlığından bunalarak Roma'ya kaçan genç adam, orada istediği şeyi yapmaya, roman yazmaya olanak bulur. Büyük güçlüklere katlanarak yazdığı romanı yayınlanır, ama istediği başarıyı getirmez. Romancılık serüveni sırasında girdiği çevrelerde kendinden yaşça büyük bir kadınla yaşadığı aşk da sonunda hayal kırıklıklarına bir yenisini ekler. Roma'da tanıştığı sıradışı bir gençle olan arkadaşlığı, Walter'in büyük kentteki günlerine yeni bir anlam katar. Bu arkadaşıyla yaşam ve ölüm hakkında uzun uzun tartışır. Günler geçtikçe sığındığı büyük kent bütün ikiyüzlülüğü, yalanları, çıkar ilişkileriyle çirkinliğini sergilemeye başlar. Susanna Tamaro bu romanında da günümüzde değişen değerleri, aşkı, arkadaşlığı, yaşamı ve ölümü, hayal kırıklıklarını şiir dolu yalın üslubuyla önümüze koyuyor

Ecco Hommo (12.12)


Friedrich Wilhelm Nietzsche-İş bankası yayınları-120 sayfa
Nietzsche, Ecce Homo’da, kendi değişim süreçlerini ve eserlerinin ortaya çıkış öykülerini anlatır ve “Üst İnsan” kavramına model olarak kendisini ortaya koyar. “Neden Böyle Bilgeyim?”, “Neden Böyle Akıllıyım?”, “Neden Böyle İyi Kitaplar Yazıyorum?” gibi sorularla çalışmanın başlangıcında kendisini ameliyat masasına yatırır Nietzsche. Ardından da eserlerinin hangi dönemde, hangi şartlar ve sağlık koşulları altında, hangi esinlenmelerle yazıldığını detaylı olarak anlatır. Bütün anlattıklarına karşın, ironik bir şekilde, sık sık kendisinin anlaşılmasını beklemediğinden de dem vurur ve ekler: “Bir gün korkunç bir şeyin anısıyla birlikte anılacak benim adım, yeryüzünde eşi görülmemiş bir bunalımın, en derin bunalım krizinin; o güne dek inanılmış, istenmiş, kutsal görülen ne varsa, hepsine karşı yöneltilecek bir son sözün anısıyla.”

Papazlardan, ideallerini insanlığın önüne koyanlardan ve hatta Almanlardan her fırsatta tiksindiğini söyleyen Nietzsche, kaderin garip bir cilvesiyle, 20. yüzyılın başlarındaki o korkunç cinnet dönemindeki Hitler faşizmi ile birlikte anılır bazılarınca. Belki de bu eseri en ilginç kılan belirlemesi de budur: Reddettikleriyle birlikte anılması ve fakat bunu öngörerek sıradışı saymaması... S

4 Ocak 2013 Cuma

İnsan Neyle Yaşar?(12.12)

İş Bankası Kültür Yayınları-Tolstoy(Koray Karasulu)-112 sayfa
İnsan Ne İle Yaşar, adlı bu yapıtında iyilik-kötülük; açgözlülük-tokgözlülük, hayat-ölüm benzeri karşıtlıkların erdemli bir yanıtını didaktik biçemiyle vermeye çalışırken; kısa, "ibretlik" öyküler yazmaktaki becerisini de sergiliyor. 
Şimdi anlıyorum ki her ne kadar insanlara hayatta kalmalarının sebebi kendi çabalarıymış gibi gözükse de hakikatte onları yaşatan sadece sevgidir. Kim yüreğinde sevgi taşırsa, o sevgi Tanrı'dandır ve Tanrı o kişinin yüreğindedir, çünkü varlığın sebebi sevgidir."
Tanrı, kendisine verdiği emri yerine getirmekte duraksayan melek Michael'ı emirlerinin arkasındaki hikmetleri anlayabilmesi için dünyaya gönderir. Melek Michael olayların arka yüzünde neler olduğunu gördüğünde "İnsanın içinde barınan nedir?", "İnsana verilmeyen nedir?" ve "İnsan ne ile yaşar?" sorularının cevaplarını yaşayarak öğrenir.SİT
S

Yabandomuzunun İzinde (12.12)


Lawrence Norfolk-İş bankası yayınlar-469 sayfa
Ereklerimizi bir düşün, bir de sürdüğümüz izin sonunu... avın sendelediği ve avcının sendelediği anı, eceli gelmiş bir hayvanin çığlıklarının ne denli insan çığlıklarına benzediğini ve insan çığlıklarının nasıl bir hayvanin çığlıkları sanılabileceğini...
Yabandomuzunun İzinde 1993 yılında Granta En İyi Genç Romancılar Ödülü’nü alan Lawrence Norfolk'un en önemli romanlarından biri. Eski Yunan mitolojisinde "Kalydon Yabandomuzu Avı" olarak adı geçen bir söylencenin şiirsel bir dille anlatılmasıyla başlayan bu roman, aslında Yahudi asıllı bir yazarın, Solomon Memel'in, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yerleştiği Paris'te sürdüğü yaşamdan kesitleri ve savaş sırasında başından geçenleri dönüşümlü olarak okura sunar. Kitabın başındaki mitolojik av öyküsü ile savaşın bitiminde Yunanlı partizanların bir SS subayını yakalamak için izini sürmeleri arasında kurgusal bir koşutluk kurulur. Tıpkı yabandomuzu gibi SS subayı da aynı coğrafyada aynı mağarada kıstırılır. Eski öyküde yabandomuzunu okuyla öldüren mitolojik karakter bellidir; oysa SS subayının başına gelenler, tanıksız, karanlık bir mağarada gerçekleşmiştir, yani hiçbir şeyin kayda geçemeyeceği "Yazılmayan Yer"de. Gerçek, mağaranın karanlığında gizlidir. Solomon Memel'in anımsadıkları ve anlattıkları ne ölçüde doğrudur?
 

Aylak Adam (12.12)


Yusuf Atılgan -Yapı Kredi Yayınları-156 sayfa
Her şeye "karşı" duran,"karşı" çıkan,"karşı" olan bir adam...Aylak Adam...Bir adı bile yok."C." diyor Zor bir karakter, zor bir yaşam, yalın bir roman.S
Kitaptan; 
Sigarasını küllüğe bastırdı. "Nasıl kolayca söyleyiveriyor bunu. Sevmek! Kelimelere herkes kendine göre bir anlam, bir değer veriyor galiba. Bu değerler aynı olmadıkça iki kişi iki ayrı dil konuşuyorlarmış gibi olmuyor mu?"

Okumak Yazmak Ve Yaşamak Üzerine (12.12)


Arthur SCHOPENHAUER Say Yayınları-144 sayfa
 Akıllı adam her şeyden evvel ıstıraptan ve tacizden [harici sıkıntıdan] azâde olmak için çabalayacak, sessizliği ve boş vakti, dolayısıyla mümkün olan en az sayıda beklenmedik ve tehlikeli karşılaşma ile birlikte sakin, mütevazı bir hayatı arayacaktır; ve böylelikle sözüm ona hemcinsleriyle çok az bir ortak tecrübeyi paylaştıktan sonra, münzeviyane bir hayatı tercih edecektir, hatta eğer büyük bir ruha sahipse büsbütün yalnızlığı seçecektir.

Çünkü bir insan ne kadar kendi kendisine yeterse, başka insanlara o denli daha az gereksinim duyacaktır—haddizatında başka insanlar da ona o kadar az tahammül edebilecektir. Yüksek bir zihin düzeyinin bir insanı toplum dışına itebilmesinin nedeni budur. Doğrudur, eğer zihnin niteliği nicelikle telafi edilebilseydi, bu insanların büyük dünyasında bile yaşama zahmetine değerdi; fakat şükür ki yüz tane ahmak bir araya gelse bir tane akıllı adam etmez.
Schopenhauer

Satranç (11.12)


Stefan Zweig (Ayça Sabuncuoğlu)-Can Yayınları-71sayfa
New York'tan Buenos Aires'e giden bir yolcu gemisinde yolcular arasında bulunan bir milyoner, dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic'e, ücreti karşılığında, bir parti satranç oynamayı teklif eder. İkisinin oyununu izleyen Avusturyalı bir göçmen, Dr. B., oyun sırasında kendini tutamayıp onlara karışınca şampiyonla karşılaşması önerilir kendisine. Gestapo tarafından bir otel odasına kapatılan ve uzunca bir süreyi bu odada, tek başına ve oyalanacak hiçbir şeyi olmadan geçiren, yalnızca sorgulama için odadan çıkarılan Dr. B., bir gün rastlantıyla eline geçirdiği bir satranç kitabı sayesinde bu oyunun inceliklerini öğrenmiştir. Satranç tahtası ve taşları olmamasına rağmen, önce ekmekten yaptığı satranç taşlarıyla sonra da tümüyle zihninden oynayarak kuramsal bir satranç ustası olup çıkar. Ancak bu tutkusu yüzünden sinir krizine, beyin ateşine yakalanır. Tedavi olur, arkasından da serbest bırakılır. Yirmi yıldır eline satranç taşı almamış olsa da, Dr. B., gemide satranç şampiyonuyla oynadığı oyunu inanılmaz bir biçimde kazanır. Kendini olayın heyecanına kaptırarak maçın rövanşını oynamayı isteyince şaşırtıcı bir son bekler onu. Stefan Zweig'ın büyük bir ustalıkla kaleme aldığı kısa, ama yoğun romanı Satranç, gerilimli kurgusu, kahramanının ruhsal gelgitlerinin incelikle işlendiği dokusuyla bir solukta okunuyor.SİT

Gargantua (11.12)


 François Rabelais -İş bankası yayınları-254 sayfa
Eşsiz bir mizah şaheseri olan Gargantua, roman sanatının doğuşunu müjdeleyen çağın, en önemli kitaplarından biridir. Rabelais'nin bu inanılmaz zenginlikteki yapıtında herşey bir aradadır: Gerçeğe benzerlik, gerçeğe benzemezlik, istiare, yergi, devler ve normal insanlar, küçük öyküler, içedönüşler, gerçek ve düşsel yolculuklar, bilgince tartışmalar...
Rabelais daha kitabın ilk sayfalarında kahramanı Gargantua'yı dünya sahnesine anasının kulağından indirerek, okurla kendisi arasında bir sözleşme yapar: Olağanüstü olaylar söz konusu olsa da, burada anlatılanlar ciddi şeyler değildir, der. "Ciddi olmayan" ile "olağanüstü"nün uzlaştığı bir roman, (bir efsane, bir güldürü ya da bir destan) diyebiliriz Gargantua için.
Rabelais'in sözleriyle:
"Bu kitabı okuyan okur dostlar
Atın içinizden her türlü kuşkuyu
Okurken de irkilmeyin sakın
Ne kötülük var içinde ne muzurluk
Doğrusu güldürmekten başka da
Bir hüner bulamayacaksınız pek
Başka yola gidemiyor gönlüm
Sizleri dertler içinde görürken
Gülen kitap yeğdir ağlayan kitaptan
Gülmektir çünkü insanı insan eden"

Siyah Kan (11.12)


Jean Christophe Grange-Doğan yayınları-458 sayfa
Güneydoğu Asya’da, Yengeç Dönencesi ile Ekvator çizgisi arasında bir yerlerde bir yol vardır.
Siyah kanla çizilmiş bir yol.
Korkunun ve ölümün hakim olduğu bir yol.
Paris. İlk temas. Kuala Lumpur. Hayat Yolu. Uçuşan ve Çoğalan. Sonsuzluğun İşaretleri. Kamboçya. Bal ve Fresk. Tayland. Arınma Odası. Dünyadan soyutlanmış bu mekanda neler olduğunu anlayacaksınız! Bangkok. Gerçeğin Rengi aynı zamanda Yalanın da Rengi’dir!
Ve Paris. Her şey sona ermedi, yeni başlıyor.
Çabuk saklan, Baba geliyor

Ormanda Ölüm Yokmuş (11.12)

 Everest yayınları-Latife Tekin-184 sayfa
 İki arkadaşın, Yasemin ve Emin'in düş kırıklıkları ve acılarla sonlanmış aşklarını, sevgiyi, dostluğu anlatıyor Latife Tekin. Emin, resim yapmayı bırakmış bir ressam, Yasemin ise öyküler yazıp biriktiriyor. Emin uyurken düşünüyor, Yasemin gizli saklı gerçekleri konuşurken fark ediyor. Kendini karamsarlığa kaptırmış bir erkek, onu ayakta tutmaya çalışan bir kadın. Tanrı onları birbirlerine bırakıp gitmiş. Orman, ağaçlar, yapraklar ve eşyalar bambaşka karşılıklar bırakıyor ikisinin zihninde. Yasemin'in her şeyi anlamlandırma çabasına karşın Emin'in umursamazlığı... Anlatı nesnesi olarak kendisine soyut kavramları seçen bir roman Ormanda Ölüm Yokmuş. Geçmiş, şimdi, gelecek ve geniş zamanın bir arada ele alındığı, iki ana karakter dışındaki roman kişilerinin hem sayıca az kaldığı hem de ana karakterler dolayımıyla anlatıldığı, başlangıçlı ve sonlu bir hikayenin peşinden koşmayan bir metin... Tekin, simgeler, metaforlar, bilincin içinde kırılan duygu ve düşüncelerle işliyor malzemesini. Latife Tekin kadın ve erkek arasındaki algı, duygu ve düşünce farklılıklarının bir haritasını çıkarıyor. Yazarın anlatımının, sözcüklerin, ifadelerin, zaman zaman sevgiye, aşka, hayata dair sorularının ve tasvirlerin, bir algı nesnesinin yarattığı imge zenginliğinin güzelliğine kapılmamanız mümkün değil
 (Arka kapak)