Herman Hesse’nin çok güzel bir kitabı.Brahman’ın oğlu
Siddhartha senelerce sarayda refah içinde yaşamış, aldığı yüksek
eğitime, bilgeliğe karşın mutsuz, herkesin sevdiği bir gençtir. Sahip
olduğu zenginlik ve güzelliğin bir yanılgıdan ibaret olduğuna inanır.
Egosuyla savaşmak, ben’i öldürerek kendini bulmak, içsel mutsuzluğunu
huzura kavuşturmak için bir yolculuğa çıkmaya karar verir. Babasının
karşısına dikilip bu arayıştaki kararlılığını gösterir ve saraydan
ayrılır. Onu çok seven arkadaşı Govinda da Siddhartha’yı yanlız
bırakmaz. Samanalara
katılırlar, Buddha ile tanışırlar. Siddhartha Buddha’nın bilgeliğinden,
Tanrısal öze ermiş olmasından çok etkilenir ancak arkadaşı Govinda’nın
aksine Siddhartha Buddha’nın öğrencisi olmak istemez ve Govinda ile
ayrılırlar. Siddhartha kendi yolunu bulmak ister, ona göre herkesin yolu
farklıdır ve Tanrısal öze ulaşan bir insanın etrafındaki insanlara aynı
yolu gösteremez. Her bireyin başkasının bakış açısına sıkışmadan
kendisinin yürütmesi gereken içsel bir yolculuktur bu.Siddhartha ben’i
öldürmenin bir öğretmen vasıtasıyla ya da dünyaya kayıtsız kalarak
yapılamayacağını görür ve kendisini dünya hayatının içine atar.
Tanıştığı güzel kadın Kamala’ya kendini beğendirmek için ticaret yapar,
para kazanır ve zenginlik içinde yaşamaya başlar. Saray’da kaldığı
yıllarda edindiği bilgelikle dünyevi malları elde etmek kendisi için çok
kolaydır. Zaman içerisinde yaşadığı düzene kendini iyice kaptırır,
egosunun esiri olur. Günah işler, hırsla daha fazlasını elde etmek için
uğraşır, refah ve zenginliğe değer verir. Kamala dışında artık kimse
sevmez onu. Dönüp baktığında yaşadığı hayat karşısında tiksintiye düşer. Siddhartha kendisini bulmak için yola çıktığında 28 yaşında ince, soylu düşüncelere sahip, oruç tutan, bekleyen, düşünebilen bilge bir gençken artık 40’lı
yaşlarda hayatın hırslarına yenik düşmüş, dünyevi zevklere kapılarak
yıllarca yaşamış, elindekini de kaybetmiş bir adamdır. Kamala’dan
bir oğlu olduğunu öğrenir ancak bu çocuk Siddhartha’nın yaşamını
beğenmez ve yaşadığı refaha dönmek için babasını terk eder. Bu noktada,
Herman Hesse karmik olarak Siddhartha’nın babasına çektirdiği acıyı,
oğlu ile kendisinin çektiğini anlatır.Kitabın
sonunda Siddhartha yıllar önce tanıştığı kayıkçı ile karşılaşır.
Kayıkçı Vasudeva insanları nehirde karşıdan karşıya geçiren, nehrin
bilgeliğini duyumsamış bir adamdır. Siddhartha onun, aradığı öze ulaşmış
olduğunu görür. Vasudeva, ben’i öldürmüştür, Siddhartha’dan farklı
olarak bunu kendisini dünyadan ayrı tutmayarak yapmıştır. Vasudeva her
gün üzerinden geçtiği nehir ile bir bütün olmuştur, evrenle
bütünleşmiştir. Sarayda yetişen Siddhartha arayış içinde geçirdiği
yıllarda bile kendisini insanlardan ayrı, üstün tuttuğunu fark eder.
Kamala ile geçirdiği sefahat yıllarında içsel olarak düşmüştür, artık
kendisini aşağılık görür. Aslında bu aşamada insanlara karşı duyduğu
kibir yok olur, kendisini diğer insanların eşiti görür. Bunu idrak
ettiği noktada kendisini insanlardan, evrenden, diğer tüm
yaratılanlardan ayrı tutmaz. Siddhartha yaşadığı günah, hırs dolu
yıllardan iyi ve doğruyu öğrenmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder