Işığa ulaşmak için acı çekin
Michael,
Özgürlük Hapishanesi’nde öncelikle “gerçeklik” kavramı, bu kavramın
nasıl algılanacağı ve kim tarafından algılanabileceği sorularına
yöneltiyor insanı. İnsanın aklının gerçeği kavramaya yeterli olup
olmadığını, bilinen dünyanın dışında başka bir dünyanın ya da bambaşka
bir gerçekliğin var olup olmadığını düşünmeye itiyor okuyucusunu. Ama
Ende’nin farkı aklı ve gerçekliği bilim yoluyla değil hikâyelerin ortak
noktası olan “ışık” ile göstermesi.Özgürlük Hapishanesi 8 öyküden oluşuyor.
Birinci öykümüz kendini bir yere ait hissetmeyen, ev ve yuva kavramlarının o bilindik duygusunu kendinde bulamamış ve bu aidiyet hissinin peşinden uzun bir yolculuğa çıkan Cyril’in öyküsü. Hikâye adını da bu ana temadan alıyor: “Uzun Bir Yolculuğun Sonu”.
Borromeo
Colmi’nin Koridoru’nda, uzunluğu ve her boyutu belli olan ama sonuna
asla ulaşılamayan bir koridor konu alınıyor. Borromeo Colmi’nin sunduğu
şeyi anlayanın bir tek kendileri olduğunu düşünen karı kocanın koridorda
karşılaştıkları mucizeyle hayrete düşmeleri, bunun sonucunda koridorun
öbür ucuna varmadan geri dönmemeye karar vermelerini anlatıyor.
“Henüz
hiçbir insanın ayak basmadığı ve Tanrı’nın kararına göre kimsenin asla
ayak basmayacağı bir çölün ortasında bulunan eşi bulunmaz değerli taş
gerçek değildir. Çünkü gerçek yalnızca, en azından tek bir insan
bilincinin bu kavramı oluşturduğu yerde var olabilir. Hayvanlar ve
melekler ne gerçeği ne de gerçek olmayanı bilir, çünkü hayvanların
kavramları yoktur, melekler ise salt tinsel özleri gereği kusursuz
kavramlarla birdir.”
Kitabın en kısa hikâyesi olmasına rağmen bu paragraf nedeniyle beni en çok etkileyen hikâyesi olmuştur.
3.
öykümüz her cephesinden kapısı olan ama bir kapıdan içeri girildiğinde
anında diğer kapıdan çıkılan yani içi olmadığı düşünülen “Varoştaki Ev”.
Öyküdeki biri on beş diğeri on iki yaşlarında olan ağabey kardeş bu evin sırrını çözmek için sürekli denemeler yaparlar. Ama öyle bir ev düşününki kolunuzu bir taraftan uzatsanız diğer taraftan çıkıyor ya da aynı anda hem ön cepheden hem yan cepheden eve hızla giren iki kişi nasıl oluyor da çarpışmadan dışarıda buluyor kendilerini? Ne kadar deneseler de kendilerini içerde bulamıyorlar ve içerdeki şeyin “kötülük” olduğunu düşünüyorlar. Artık onlarda saplantı halini almış ev’in sırrını çözmek için sürekli onu gözetledikleri günlerden birinde fark ediyorlar ki otomobillerle gelen SS subayları evin içine girebiliyor. Bunun üzerine evin herkesi kabul etmediğini varsayıyorlar. Ama asla sırrı tam olarak çözemiyorlar.
Öyküdeki biri on beş diğeri on iki yaşlarında olan ağabey kardeş bu evin sırrını çözmek için sürekli denemeler yaparlar. Ama öyle bir ev düşününki kolunuzu bir taraftan uzatsanız diğer taraftan çıkıyor ya da aynı anda hem ön cepheden hem yan cepheden eve hızla giren iki kişi nasıl oluyor da çarpışmadan dışarıda buluyor kendilerini? Ne kadar deneseler de kendilerini içerde bulamıyorlar ve içerdeki şeyin “kötülük” olduğunu düşünüyorlar. Artık onlarda saplantı halini almış ev’in sırrını çözmek için sürekli onu gözetledikleri günlerden birinde fark ediyorlar ki otomobillerle gelen SS subayları evin içine girebiliyor. Bunun üzerine evin herkesi kabul etmediğini varsayıyorlar. Ama asla sırrı tam olarak çözemiyorlar.
“İtiraf Edeyim,
Biraz Küçük” kitabın 4. hikâyesi. Roma’da oldukça küçük görünen bir
arabanın içinden koca bir ailenin çıkmasına tanık olan kahramanımıza
gideceği yere bırakılması teklif edilir. Arabaya sığmanın imkânsız
olduğunu söylemesine rağmen aslında göründüğü gibi olmadığı cevabını
alır. İkna olup bindiğinde anlar ki gerçekten “göründüğü gibi” değildir.
Bu küçücük arabanın içinde birçok oda bulunmaktadır. Hatta arabanın
garajı yine arabanın içindedir! Hikâyede kimi zaman küçük görününler
büyük, büyük görünenler ise küçücüktür üstelik bu tuhaf olaylar Roma
günlük hayatı için oldukça sıradandır.
5.
hikâyemiz ise “Misrail’in Katakompları”. Kitabın en önemli
hikâyelerinden biri. Misrail adlı ülkenin insanlarının yaşamaları için
gerekli olan her şeyleri yönetildikleri iktidar tarafından planlanıyor.
Eğlenecekleri, uyuyacakları, yiyecekleri alanlar sağlanıyor hatta
oyalanacakları sözde işler bile sunuluyor. Fakat bir gün İwri adlı
kahramanımıza Misrail dışında başka bir âlemin daha olduğu bilgisi
geliyor. Hikâye İwri’nin bu düşünce üzerine halkını kurtarma çabalarını
anlatıyor.
6.
hikâye Max Muto’nun notlarından “Düşler Dünyası Gezgini”. Max Muto Sis
Denizi’ndeki Gronch Adası halkının yakalandığı tuhaf salgını görür ve bu
hastalığa “harf hastalığı” adını verir. Ada sakinlerinden kimse bu dili
bilmemektedir ama hepsi bunların insanlık için çok önemli mesajlar
içerdiğini düşünmektedir. Bu dile ait tek sözlüğü elinde bulunduran
kadını ada sakinleri ahlak anlayışları yüzünden günah olarak
gördüklerinden görevi onlar adına halletmeye karar verir.
7.
öykü kitaba adını veren “Özgürlük Hapishanesi”. Öncesinde çok zengin
bir tüccar olan ama sonra Allah’ın yolundan sapmış ve kâfire dönüşmüş
İnşallah’ın 101 kapı olan bir yere hapsedilmesi oradan çıkma yollarını
arayışı en sonunda doğruyu bulmasını konu ediyor.
Kitabın
son hikâyesi “Yol göstericinin Efsanesi”. Dünyaca ünlü bir gösterici ve
şarlatan olan oradan oraya seyahat eden maceraperest D’arcana’nın
zengin tüccarın karısından olan çocuğunun öyküsünü anlatıyor.
Michael,
Özgürlük Hapishanesi’nde öncelikle “gerçeklik” kavramı, bu kavramın
nasıl algılanacağı ve kim tarafından algılanabileceği sorularına
yöneltiyor insanı. İnsanın aklının gerçeği kavramaya yeterli olup
olmadığını, bilinen dünyanın dışında başka bir dünyanın ya da bambaşka
bir gerçekliğin var olup olmadığını düşünmeye itiyor okuyucusunu. Ama
Ende’nin farkı aklı ve gerçekliği bilim yoluyla değil hikâyelerin ortak
noktası olan “ışık” ile göstermesi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder