İnsanın kendi içiyle diyalogunun var olduğu bu ilk roman, suçlu
dediğimiz insana uzaktan bakmak yerine, bu insanın hayatına girmemizi
sağlıyor, onun da bir insan olduğunu fark ettiriyor.
30 Aralık 2011 Cuma
İdam Mahkumunun Son Günü (12.11)
Victor Hugo-152 sayfa-Çeviri:Buket Yılmaz
3 Şubat 1829 tarihinde Fransa’da imzasız
incecik bir kitap yayınlandı. Bir idam mahkûmunun yaşadığı son günlerde
kafasından geçenlerin anlatıldığı bu kitap seyirlik bir gösteri
niteliğindeki idamları ilk defa idama mahkûm edilmiş birinin bakış
açısıyla ele alıyordu. Hâkimlerden sonra bizler de onları
düşüncelerimizle yargılarken, hiç düşünmüş müydük; acaba ne
hissediyorlar, hücrelerinde yalnız kaldıkları zaman kafalarına hangi
düşünceler üşüşüyordu?
21 Aralık 2011 Çarşamba
Kutsal Sığınak (12.11)
Cem Yayınevi-Çeviri Ender Gürol-231 Sayfa Roman
Popoye
serseri, başı boş, içkici bir adamdır. Harace benbow karısından ayrı
yaşamaktakta olan Kingson da avukatlık yapan bir adamdır. Bir gün
Jefforsana gitmek için su içmekte olduğu bir pınarın başında Popoye'nin
ona bakmakta olduğunu görür. Bu kişi Benbowdur. Benbow avukattır ve
Jefforsana gitmektedir. Popoye bu adamı alır ve eski yıkıntı bir eve
götürür.
Ruby,Popoye,Tomy
ve Lee bu evde yaşamaktadır. Ruby ve Lee'nin bir de bebeği vardır.
Rubby bütün gün bu sarhoşlara yemek hazırlar ve onların işlerini görür.
Onlar evdeyken Lee eve gelir ve Benbowa Jefforsana gitmek için Tommy'nin ona kamyona kadar eşlik ediceğini söyler. Benbow
diğer gün kız kardeşinin evine gelir. Kız kardeşinin on bir yaşında bir
çocuğu vardır ve eşinin teyzesiyle birlikte yaşamaktadır. Burada da kız
kardeşinin bahçede bir adamla gezmekte olduğunu görür. Bu adam
Gawandur. Bembow'la tanışırlar ve Benbow ondan hiç hoşlanmaz.
Mantıku't- Tayr (12.11)
Antik Yayınları-Çeviri:Sedat Baran-416 Sayfa-Doğu Klasikleri
Feridüddin Attar Mantıku't-Tayr (Kuş Dili) eserinde çok zengin bir sembolik dil kullanmış ve Hakikatı arayanları, yani Hakikat Yolunun Yolcularını kuşlarla simgelemiştir. Amaçları, padişahsız hiç bir ülke olmadığı düşüncesiyle, kendilerini yönetmek üzere bir padişah seçmektir. Ancak yol, uzun ve zahmetli, menzil uzaktır...
Yolda hastalanan veya bitkin düşen kuşlar çeşitli bahaneler, mazeretler ileri sürerler. Bunların arasında, nefsani arzular, servet istekleri, ayrıldığı yeri özlemesi, geride bıraktığı sevgilisinin hasretine dayanamamak, ölüm korkusu, ümitsizlik, şeriat korkusu, pislik endişesi, himmet, vefa, küskünlük, kibir, ferahlık arzusu, kararsızlık, hediye götürmek dileği gibi hususlarla; bir kuşun sorduğu "daha ne kadar gidileceği" sorusu vardır.
Hüthüt hepsine, hepsine, bıkıp usanmadan tatminkar cevaplar verir ve daha önlerinde aşmaları gereken "yedi vadi"(İstek, Aşk, Marifet, İstiğna, Tevhid, Hayret ve Yokluk ) bulunduğunu söyler. Ancak, bu "yedi vadi"yi aştıktan sonra Simurg'a ulaşabileceklerdir...
Feridüddin Attar Mantıku't-Tayr (Kuş Dili) eserinde çok zengin bir sembolik dil kullanmış ve Hakikatı arayanları, yani Hakikat Yolunun Yolcularını kuşlarla simgelemiştir. Amaçları, padişahsız hiç bir ülke olmadığı düşüncesiyle, kendilerini yönetmek üzere bir padişah seçmektir. Ancak yol, uzun ve zahmetli, menzil uzaktır...
Yolda hastalanan veya bitkin düşen kuşlar çeşitli bahaneler, mazeretler ileri sürerler. Bunların arasında, nefsani arzular, servet istekleri, ayrıldığı yeri özlemesi, geride bıraktığı sevgilisinin hasretine dayanamamak, ölüm korkusu, ümitsizlik, şeriat korkusu, pislik endişesi, himmet, vefa, küskünlük, kibir, ferahlık arzusu, kararsızlık, hediye götürmek dileği gibi hususlarla; bir kuşun sorduğu "daha ne kadar gidileceği" sorusu vardır.
Hüthüt hepsine, hepsine, bıkıp usanmadan tatminkar cevaplar verir ve daha önlerinde aşmaları gereken "yedi vadi"(İstek, Aşk, Marifet, İstiğna, Tevhid, Hayret ve Yokluk ) bulunduğunu söyler. Ancak, bu "yedi vadi"yi aştıktan sonra Simurg'a ulaşabileceklerdir...
20 Aralık 2011 Salı
Ah Muhsin Ünlü
Alengirli Şiir
Ben seni severim sevmesine de toplum buna hazır değil
Nükleer denemeler kyoto sözleşmesi küresel ısınma falan.
Belki sen çok küçüksün belki benim ruhum ölü
Biraz Nietzsche biraz Kant kafan karışmış belki
Parlıamanet'i de bozdular tutunacak dalımız mı kaldı?
Pavyonda tanıdığım bilge bir pezevenk vardı!
Kötü kitaplar okumak kötü yaşamak gibidir derdi.
İyi kitaplar okudum bir b.ka yaramadı..
Ben seni severim aslında da düzenim bozulur diye korkuyorum
Durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar
Sinemaya gitmeye ele ele tutuşmaya falan kalkarız
İşin yoksa çiçek al,saç tara, parfüm sık.
Küsmesi,barışması,ayılması
,bayılması
Hatta eninde sonunda kaçınılmaz ayrılması
Meyhanede tanıdığım gerzek bir filozof vardı!
Güzel kadınlar insanın ömrünü uzatır derdi.
Bir sürü güzel kadın girdi hayatıma
Hepsi ağzıma s.çtı..
Ben seni severim belki de rabbim buna hazır değil.
Her şeyin güzelini sever o ideal birliktelikler ister
Seninle benim yan yana oturacağımız çekyata
Ne ilahi adalet sığar ne de diyalektik..
İçime çöreklenmiş sığ bir sığır var benim.
Ben seni severim sevmesine de
İş çıkarmasana şimdi ne gerek var güzelim..
Ben seni severim sevmesine de toplum buna hazır değil
Nükleer denemeler kyoto sözleşmesi küresel ısınma falan.
Belki sen çok küçüksün belki benim ruhum ölü
Biraz Nietzsche biraz Kant kafan karışmış belki
Parlıamanet'i de bozdular tutunacak dalımız mı kaldı?
Pavyonda tanıdığım bilge bir pezevenk vardı!
Kötü kitaplar okumak kötü yaşamak gibidir derdi.
İyi kitaplar okudum bir b.ka yaramadı..
Ben seni severim aslında da düzenim bozulur diye korkuyorum
Durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar
Sinemaya gitmeye ele ele tutuşmaya falan kalkarız
İşin yoksa çiçek al,saç tara, parfüm sık.
Küsmesi,barışması,ayılması
Hatta eninde sonunda kaçınılmaz ayrılması
Meyhanede tanıdığım gerzek bir filozof vardı!
Güzel kadınlar insanın ömrünü uzatır derdi.
Bir sürü güzel kadın girdi hayatıma
Hepsi ağzıma s.çtı..
Ben seni severim belki de rabbim buna hazır değil.
Her şeyin güzelini sever o ideal birliktelikler ister
Seninle benim yan yana oturacağımız çekyata
Ne ilahi adalet sığar ne de diyalektik..
İçime çöreklenmiş sığ bir sığır var benim.
Ben seni severim sevmesine de
İş çıkarmasana şimdi ne gerek var güzelim..
Ah Muhsin Ünlü
19 Aralık 2011 Pazartesi
Aziz Nesin
SEÇİM
Yürüye yürüye yolumu aştım
Kendimi köprü yapıp üstünden geçtim
Soluğumdan oluştu havam
Kendi havamda uçtum
Yüze yüze yaptım denizlerimi
Kendi denizlerimden göçtüm
Tırmanarak yükselttim kendi dağımı
Hergün daha yücelere aştım
Görmek için önümü yaktım kendimi
Kendi ateşime kendim düştüm
Ne kuldan ne Tanrıdan
Busaonu kendime kendim seçtim.
Aziz Nesin
Yürüye yürüye yolumu aştım
Kendimi köprü yapıp üstünden geçtim
Soluğumdan oluştu havam
Kendi havamda uçtum
Yüze yüze yaptım denizlerimi
Kendi denizlerimden göçtüm
Tırmanarak yükselttim kendi dağımı
Hergün daha yücelere aştım
Görmek için önümü yaktım kendimi
Kendi ateşime kendim düştüm
Ne kuldan ne Tanrıdan
Busaonu kendime kendim seçtim.
Aziz Nesin
18 Aralık 2011 Pazar
Uyanışlar (1990)
121 dk.Dram.Amerika Yapımı. İmbd:7,6
Dr. Malcolm Sayer, insan ilişkileri çok zayıf olan ve hayatı boyunca
labaratuvarlarda bilimsel araştırmalar yapan bir doktordur. Personel
yetersizliği yaşayan bir hastane, başka başvuru olmadığı için Sayer'ı
işe almak zorunda kalır. Dr. Sayer, tamamı çok uzun yıllardır bilincini
kaybetmiş ve hareketsiz görünen hastaları tedavi etmek ister.
Bir konferansta başka bir hastalık için geliştirilen L-Dopa adlı ilacın
kendi hastalarına da derman olabileceğini düşünen Sayer, şansını denemek
ister. İlacı Leonard Lowe üzerinde denemek için izin alan doktor, ilk
başta başarılı olur ancak zamanla ilacın yan etkileri ortaya çıkmaya
başlar.Fragman:http://www.youtube.com/watch?v=fFDXlEY3Od0
3 Aralık 2011 Cumartesi
Otomatik Portakal (11.11)
İş Bankası Yayınları-Çeviri:Aziz Üstel-176 Sayfa
Tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna sistematik bir baskı uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum...(Arka Kapak)
Özet;
Tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna sistematik bir baskı uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum...(Arka Kapak)
Özet;
2 Aralık 2011 Cuma
Mülksüzler (11.11)
Metis Yayınları Çeviri:Levent Mollamustafaoğlu-336 Sayfa
Devrim düşünen bir akılda başlar.
"Vermediğiniz şeyi alamazsınız, kendinizi vermeniz gerekir. Devrimi satın alamazsınız. Devrimi yapamazsınız. Devrim olabilirsiniz ancak."
"Romanım Mülksüzler, kendilerine Odocu diyen küçük bir dünya dolusu insanı anlatıyor. İsimlerini toplumlarının kurucusu olan Odo'dan alıyorlar; Odo romandaki olaylardan kuşaklarca önce yaşamış, bu yüzden olaylara katılmıyor, ya da yalnızca zımnen(üstü kapalı,dolaylı) katılıyor, çünkü bütün olaylar aslında onunla başlamıştı(Arka Kapak)
Kitaptan;
Devrim düşünen bir akılda başlar.
"Vermediğiniz şeyi alamazsınız, kendinizi vermeniz gerekir. Devrimi satın alamazsınız. Devrimi yapamazsınız. Devrim olabilirsiniz ancak."
"Romanım Mülksüzler, kendilerine Odocu diyen küçük bir dünya dolusu insanı anlatıyor. İsimlerini toplumlarının kurucusu olan Odo'dan alıyorlar; Odo romandaki olaylardan kuşaklarca önce yaşamış, bu yüzden olaylara katılmıyor, ya da yalnızca zımnen(üstü kapalı,dolaylı) katılıyor, çünkü bütün olaylar aslında onunla başlamıştı(Arka Kapak)
Kitaptan;
5 Kasım 2011 Cumartesi
Beyaz Kale (11.11)
Osmanlıların eline düşen bir İtalyan kölenin ağzından yaşadıklarını anlatıyor. İyi eğitim görmüş bu delikanlı, esir düşüp İstanbul'a getirilince hekim olduğunu öne sürerek ağır işlere koşulmaktan kurtulur. Sonra bir Paşa'nın kölesi olur, Paşa da onu "Hoca" diye tanınan bir alime hediye eder. İkili 25 sene beraber yaşar, düşünür, yazar ve "ben neden benim" sorusuna cevap ararlar. Sonunda da kaçınılmaz olarak birbirlerine dönüşürler.Düşünce akışı olarak ilerleyen bir roman. Bu yüzden benim için zaman zaman sıkıcı olduğunu söylemeliyim.Orhan Pamuk'un tarzını seviyorsanız okuyabileceğiniz; yoksa sıkılacağınız bir anlatı.
28 Ekim 2011 Cuma
Yepyeni Bir Hayat (2009)
2009 Fransa-G.Kore Yapımı-Dram-92 Dk.
Babasıyla vakit geçirmeye bayılan dokuz yaşındaki bir kız... Veda bile etmeden babası tarafından bir yetimhaneye bırakılan bir kız... Babasının geri döneceğine inanan Jin-hee yeni ortamını ilk başta reddeder, ancak zamanla yalnızlığından sıyrılır ve uyum sağlar. Yetimhaneyi ziyaret eden batılı çiftler tarafından evlat edinilmeyi beklemektedir artık. Dünyanın dört bir yanında ödüllere boğulan bu ilk film, çocukken evlat edinilerek Fransa’ya götürülen Koreli yönetmen Lecomte’un kendi anılarından esintiler taşıyor.
Fragman:http://www.youtube.com/watch?v=aIxPmUXJGzs
Babasıyla vakit geçirmeye bayılan dokuz yaşındaki bir kız... Veda bile etmeden babası tarafından bir yetimhaneye bırakılan bir kız... Babasının geri döneceğine inanan Jin-hee yeni ortamını ilk başta reddeder, ancak zamanla yalnızlığından sıyrılır ve uyum sağlar. Yetimhaneyi ziyaret eden batılı çiftler tarafından evlat edinilmeyi beklemektedir artık. Dünyanın dört bir yanında ödüllere boğulan bu ilk film, çocukken evlat edinilerek Fransa’ya götürülen Koreli yönetmen Lecomte’un kendi anılarından esintiler taşıyor.
Fragman:http://www.youtube.com/watch?v=aIxPmUXJGzs
27 Ekim 2011 Perşembe
Od (10.11)
Kapı Yayınları-361 Sayfa
Od bir Yunus Emre romanı. Gök kubbemizin her zaman parlayan ve hep çok
sevilen, şiirleri gönülden gönüle dolup dilden dile dolaşan Yunus Emre,
bu kez OD’un ana kahramanı.13. yüzyılın her bakımdan kavruk ve yanıp yıkılan ortamına Yunus
Emre’nin gelişi tarihi atmosfer içerisinde hakiki anlamına
kavuşturuluyor. Yıkıntılar ve yangınlar içinden bir gönül ve bir
insanlık anıtının inşa edilişi cümle cümle anlatıyor ve elbette kalbe
dokuna dokuna yol alıyor. Romanın her sayfasında Yunus’un hamlıktan
saflığa geçişi okunuyor.
Benim Hüzünlü Orospularım (10.11)
Gabriel Garcia Marquez-Çeviri:İnci Kut-110 Sayfa-Can Yayınları
1982 Nobel Edebiyat Ödülü’nü de almış olan Gabriel Garcia Marquez’in, yaşayan en büyük dünya yazarlarından biri.Benim Hüzünlü Orospularım’la yine kitap dünyasındaki yerini aldı. Yazar, bu kez, doksanını bulmuş çok yaşlı bir gazete köşe yazarının ağzından müthiş bir aşk serüvenini dile getiriyor. Son yılların en güzel aşk romanlarından biri.
Hayatına giren hiç bir kadınla parasını ödemeden sevişmemiş gazetecidir. 90. yaş gününde yaşanacak olanları anlatır hüzünlü ve aynı zamanda garip bir kitap. yaşlılığa,ölüme,cinselliğe,aşka bir güzelleme.
1982 Nobel Edebiyat Ödülü’nü de almış olan Gabriel Garcia Marquez’in, yaşayan en büyük dünya yazarlarından biri.Benim Hüzünlü Orospularım’la yine kitap dünyasındaki yerini aldı. Yazar, bu kez, doksanını bulmuş çok yaşlı bir gazete köşe yazarının ağzından müthiş bir aşk serüvenini dile getiriyor. Son yılların en güzel aşk romanlarından biri.
Hayatına giren hiç bir kadınla parasını ödemeden sevişmemiş gazetecidir. 90. yaş gününde yaşanacak olanları anlatır hüzünlü ve aynı zamanda garip bir kitap. yaşlılığa,ölüme,cinselliğe,aşka bir güzelleme.
24 Ekim 2011 Pazartesi
Yabancı (10.11)
Dört duvar arasında beni en çok üzen,özgür bir insan gibi düşünmemdi.
"Bugün annem ölmüş. emin değilim dün de olabilir".diye girmiştir yabancı adlı eserinde konuya ünlü yazar.Yaşadığı dünyadan kendince bir yolla izole olmuş, tepkileri beklenilenden hep farklı, normal sınırları içinde olmak gibi bir kaygı gütmeyen, katil durumuna girmesinin nedenini sadece-güneş yüzündendi- gibi bir açıklamayla gösteren, ölüm anına dek ölümü hiç önemsememiş, ama aslında hep bunun içinde varolmuş bir adamın,Meursault'un romanı.
İnsanın hayatta mutluluğu yakalaması için bir takım şartların gerekli olmadığını,önümüze mutlu olmak için engeller ve koşullar koyarak asla mutlu olamayacağımızı vurguluyor.Dünyada var olan ahlaki değerlerin her durum ve şart için uygun olmadığını,dünyada yaşamak için zaruri ihtiyaç olmadığını anlatıyor.Siz ne kadar kendinizi dünyadan soyutlasanız da,kendi dünyanızda yaşasanız da dünyanın bir şekilde sizi gelip yakalayacağının altını çiziyor.
23 Ekim 2011 Pazar
Haydar Ergülen
Şikayetler Gazeli
Yaşadığımız hayattan alacağı varsa yaşanmayanın
ne anlamı kalır yalnızca yaşadığını hatırlamanın
Kimse taşınacak kadar uzak değilse birbirine
dur, yine senden yakınını bulamazsın kendine
Şiirden daha siyah bir şey olmalı kelimelerde
yoksa küfür kafiyeli söylenecek şehirde
Sesini gölgeden çek, kül gibi yoksul kalsın da
güneşin altında mırıldanacak şeyler bulunur hala
Bakmanın sonu yok gözlerin nereye yetişebilir
dünyada yalnızca körlerin gözleri temiz kalabilir
Yeni doğanın kulağına fısıldayacak neyimiz var
vakitsiz gidenin ardından dökecek neyimiz var
Hepimizin yerine balkondan düşeni hatırla
şiir bazen öyle de çarpabilir hayata
Ne gam gazel olmuş olmamış, şikayet sayılsın da!
Sunay Akın
Cephede
Aslında ben daha güzel ölürdüm
arka bahçede askercilik oynarken
tahta tüfeğimle toprağa uzanır
annemin sesiyle doğrulurdum hemen
-Çabuk kalk üstün kirlenecek hınzır!
Yerdeyim yine bak anneciğim
n'olur kızma adımı çağır
arka bahçede askercilik oynarken
tahta tüfeğimle toprağa uzanır
annemin sesiyle doğrulurdum hemen
-Çabuk kalk üstün kirlenecek hınzır!
Yerdeyim yine bak anneciğim
n'olur kızma adımı çağır
------------------------------------
Çoban
Oybirliğiyle koyunlar
keçiyi seçer
kendilerine başkan
oysa sürünün başına
kurdun akrabası
köpeği koyar
çoban
keçiyi seçer
kendilerine başkan
oysa sürünün başına
kurdun akrabası
köpeği koyar
çoban
-----------------------------------
Tornavida
Vidayla tutturuldukça
onca nükleer bomba
silahlanmaya karşı
tek umuttur
halkın elindeki
tornavida
onca nükleer bomba
silahlanmaya karşı
tek umuttur
halkın elindeki
tornavida
Konstantin Mihavloviç Simonov
BEKLE BENi
Bekle beni, döneceğim ben.
Çok çok, bıkmadan bekle!
Sarı yağmurların
Hüznü basınca,
Kar kasıp kavururken,
Kızgın sıcaklarda - bekle.
Uzak yerlerden mektuplar kesilince
Bekle beni.
Birlikte bekleyenlerin beklemekten
Usandığına bakma, bekle.
Bekle beni, döneceğim.
Unutmak zamanı geldiğini
Ezbere bilenleri
Hayırla anma!
Varsın oğlum, anam
Hayatta olmadığıma inansın,
Dostlarım beklemekten usansın,
Ocak başında toplanıp
Acı şarapla
Yadetsinler beni.
Sen bekle. Onlarla birlikte
İçmekte acele etme.
Bekle beni; döneceğim,
Bütün ölümleri çatlatmak için döneceğim!
"Şansı varmış..." desinler,
Beklemedikleri için,
Beni bekleyerek
Düşman ateşinden nasıl
Koruduğunu anlayamazlar.
Sağ kalışımın sırrını yalnız
Senle ben bileceğiz-
Bütün sır -senin
Başkalarının bilmediği gibi beklemeyi bilmende.
Bekle beni, döneceğim ben.
Çok çok, bıkmadan bekle!
Sarı yağmurların
Hüznü basınca,
Kar kasıp kavururken,
Kızgın sıcaklarda - bekle.
Uzak yerlerden mektuplar kesilince
Bekle beni.
Birlikte bekleyenlerin beklemekten
Usandığına bakma, bekle.
Bekle beni, döneceğim.
Unutmak zamanı geldiğini
Ezbere bilenleri
Hayırla anma!
Varsın oğlum, anam
Hayatta olmadığıma inansın,
Dostlarım beklemekten usansın,
Ocak başında toplanıp
Acı şarapla
Yadetsinler beni.
Sen bekle. Onlarla birlikte
İçmekte acele etme.
Bekle beni; döneceğim,
Bütün ölümleri çatlatmak için döneceğim!
"Şansı varmış..." desinler,
Beklemedikleri için,
Beni bekleyerek
Düşman ateşinden nasıl
Koruduğunu anlayamazlar.
Sağ kalışımın sırrını yalnız
Senle ben bileceğiz-
Bütün sır -senin
Başkalarının bilmediği gibi beklemeyi bilmende.
20 Ekim 2011 Perşembe
18 Ekim 2011 Salı
İmalât-ı Harbiye Ankara Sultânisine Karşı
Saatsiz, hakemsiz ve nedensiz oynayan, kentin haylaz çocuklarına…
Ankaragücü, özünde bir işçi takımıdır…Kökleri, 1453 yılında kurulan İmalat-ı Harbiye’ye dayanır…
Gençlerbirliği, özünde bir okul takımıdır…
Kökleri, Ankara Sultanisi’ne dayanır…
Ve Ankaragücü – Gençlerbirliği derbisi, bir kentin, iki farklı yüzünün karşılaşması ve kimi zaman çarpışmasıdır…
Futbol, bazen bir kentin öyküsüdür…
Yukarı Bak(2009)
İmbd:8,3 Tür:Komedi,Macera 2009 yapım-96dk.
Hayatı boyunca yaşamak istediği macera hayalini gerçekleştirmek için
evine binlerce balon bağlayıp Güney Amerika'nın vahşi doğasına doğru
yolculuğa çıkan 78 yaşındaki baloncu Carl Fredricksen'ın hikayesinin
anlatıldığı yeni bir komedi. Ancak Carl, yolculuğa başladıktan sonra en
büyük kabusunu da yanında götürmekte olduğunu fark eder: fazlasıyla
iyimser, doğa kaşifi 8 yaşındaki Russel'ıFragman:http://www.youtube.com/watch?v=pkqzFUhGPJg
Collector(2009)
İmbd: 6.5 Tür:Aksiyon,Gerilim,korku-2009 yapım-90dk.
Kumar borcunu ödemek için, tesisatçı olarak çalıştığı evi soymaya karar veren Arkin, evde kimsenin olmadığını sandığı bir akşam eve girer. Fakat malikanede onu kötü bir sürpriz beklemektedir. Arkin soymak için zorla girdiği evde, ev halkını esir almış psikopat bir katille karşı karşıya kalmıştır.
Fragman:http://www.youtube.com/watch?v=EE1sL7QWL5c
Kumar borcunu ödemek için, tesisatçı olarak çalıştığı evi soymaya karar veren Arkin, evde kimsenin olmadığını sandığı bir akşam eve girer. Fakat malikanede onu kötü bir sürpriz beklemektedir. Arkin soymak için zorla girdiği evde, ev halkını esir almış psikopat bir katille karşı karşıya kalmıştır.
Fragman:http://www.youtube.com/watch?v=EE1sL7QWL5c
Devlet (10.11)
"İktidar,iktidara düşkün olmayan ve iktidardan gelecek yararlara ihtiyacı bulumayanlara verilmelidir."
Sokrates'in sağlıklı ve mutlu bir toplum hayatı için düşündüğü devlet modelini anlatır. Günümüzdeki devlet felsefesi üzerinde temel kaynaklardan biri olması açısından önemlidir. Aynı zamanda mutluluk felsefesi üzerine yazılmış bir metindir. Eser Platon tarafından yazılmıştır. Fakat eserde Platon'un hocası olan Socrates'in konuşmaları yer almaktadır.Platon, "Devlet" adlı eserinde ideal devletin nasıl olacağını belirtmiştir. Bu devlette insanlar üç sınıfa bölünmüştür; Çalışanlar (işçiler, çiftçiler, zanaatkarlar), bekçiler (askerler) ve yöneticiler. İşçi sınıfı çalışıp üretimde bulunarak devletin maddi ihtiyaçlarını karşılar. Bekçiler sınıfı toplum içinde güvenliği ve dışarıya karşı devletin varlığını savunur. Yöneticiler sınıfı ise devleti yönetir.
Sokrates'in sağlıklı ve mutlu bir toplum hayatı için düşündüğü devlet modelini anlatır. Günümüzdeki devlet felsefesi üzerinde temel kaynaklardan biri olması açısından önemlidir. Aynı zamanda mutluluk felsefesi üzerine yazılmış bir metindir. Eser Platon tarafından yazılmıştır. Fakat eserde Platon'un hocası olan Socrates'in konuşmaları yer almaktadır.Platon, "Devlet" adlı eserinde ideal devletin nasıl olacağını belirtmiştir. Bu devlette insanlar üç sınıfa bölünmüştür; Çalışanlar (işçiler, çiftçiler, zanaatkarlar), bekçiler (askerler) ve yöneticiler. İşçi sınıfı çalışıp üretimde bulunarak devletin maddi ihtiyaçlarını karşılar. Bekçiler sınıfı toplum içinde güvenliği ve dışarıya karşı devletin varlığını savunur. Yöneticiler sınıfı ise devleti yönetir.
14 Ekim 2011 Cuma
Denemeler (10.11)
Kısaca, ben, kitabımın ta kendisiyim. Zaten boş zamanlarını böylesine basit ve anlamsız bir konuya ayırman pek akıllıca bir davranış olmaz. Hoşça kalın… Michel de Montaigne
9 Ekim 2011 Pazar
Kinyas ve Kayra (10.11)
Hakan Günday-Doğan kitapcılık-567 sayfa
"Hiç uykum yok. Hiç uyuyamıyorum. Domuz gibi
içiyorum. Ama gözlerimi kapalı bile tutamıyorum. Sabaha beş saat var.
Annemi düşünüyorum. Nerededir şimdi? Aynada kendime bakıyorum bazen. Ve
tek kelime etmesem bile vücudum yaşadıklarımı, hayattan ne anladığımı anlatmaya yetiyor. Sağ omzuma kendi çizdiğim kelebek, beğenmediğim için üzerine attığım çarpı işareti
ve altında aynı kelebeğin bir Japon tarafından çok daha iyi işlenmişi.
Sol dirseğimin iki parmak yukarısındaki kurşun yarası. Bileklerimdeki
otuz dört dikiş. Medeniyeti bir aralar, herkes gibi yaladığımı
kanıtlayan apandist ameliyatımın izi. Ve sırtımı çok, hızlı yaşlandım!
Ancak hayattayım.
Kayra, bir gün bana 'Mutsuzluğuna hiçbir çare aramıyorsun' demişti."(Arka Kapak)
Kayra, bir gün bana 'Mutsuzluğuna hiçbir çare aramıyorsun' demişti."(Arka Kapak)
Sürekli uçlarda yaşayan, hiçbir değer yargısı kalmamış iki depresif karakterin hikayesi.
Harika bir kurgu, Bir kez okumak yetmeyecek.
Kitaptan;
"insanın tek gerçek özgürlüğü yalnızlıktır ve yalnızlığı küçük düşürense bağımlılıklardır."
"İçi ne kadar doldurulursa doldurulsun,hafiftir hayat.Çünkü altı deliktir.Delikse ölümdür !Bütün
kazançlar bu delikten kayıp gider."
28 Eylül 2011 Çarşamba
26 Eylül 2011 Pazartesi
Aklından bir sayı tut (09.11)
Bir adam, posta kutusuna bırakılmış imzasız bir mektup alır. Mektupta şöyle yazmaktadır: “Aklından herhangi bir sayı tut
– 1 ila 1000 arasında herhangi bir sayı.” Adam öylesine 658 sayısını
tutar. Not şöyle devam etmektedir: “Sırlarını nasıl bildiğimi
göreceksin… küçük zarfı aç.”
“Aldıklarını geri vereceksin.Vermiş olduklarını aldığın zaman.Biliyorum ne düşündüğünü,Ne zaman uyuduğunu,Nereye gittiğini,Nereye gideceğini Seninle bir randevumuz var,
Bay 658.” (Arka kapak)-480 sayfa-
Bay 658.” (Arka kapak)-480 sayfa-
19 Eylül 2011 Pazartesi
Suskunlar (09.11)
269sayfa-Roman
Hayat kadar gerçek, düş kadar inanılmaz bu dünyanın tüm kahramanlarının seslerini duyacak, nefeslerini hissedeceksiniz. Çünkü Suskunlar, sessizliğin olduğu kadar, seslerin ve sözlerin, yani musikînin romanıdır. Sonsuzluğun derin sessizliğinin “nefesini üfleyen” ve ona “can veren” bir adamın hayallerinin ete kemiğe bürünmüş kahramanları, en az sizler kadar gerçektir; ya da siz, en az onlar kadar bir düş ürünü.
Sayfalar tükenip bittiğinde, kim bilir, belki de “suskunlar”dan biri olacaksınız…
“Her musiki, sesin değil de, aslında sessizliğin bir taklidi.”
Eflâtun rengi hayaller kuran bir “suskun”un sözleridir, bu roman.
İşittiğini gören, gördüğünü dinleyen, dinlediğini sessizliğin büyüsüyle
sırlayan ve tüm bunların görkemini hikâye eden bir adamın alçakgönüllü
dünyasına misafir olacaksınız,satırlar akıp giderken.O ise, muzip bir
tebessümle size eşlik edecek,sessizce.Sayfaları birer birer
tüketirken,benzersiz erguvanî düşlerin gerçekliğinde semâ edeceksiniz
ve bu düşlerden âdeta başınız dönecek. Hayat kadar gerçek, düş kadar inanılmaz bu dünyanın tüm kahramanlarının seslerini duyacak, nefeslerini hissedeceksiniz. Çünkü Suskunlar, sessizliğin olduğu kadar, seslerin ve sözlerin, yani musikînin romanıdır. Sonsuzluğun derin sessizliğinin “nefesini üfleyen” ve ona “can veren” bir adamın hayallerinin ete kemiğe bürünmüş kahramanları, en az sizler kadar gerçektir; ya da siz, en az onlar kadar bir düş ürünü.
Sayfalar tükenip bittiğinde, kim bilir, belki de “suskunlar”dan biri olacaksınız…
18 Eylül 2011 Pazar
Tutunamyanlar(09.11)
Tutunamayanlar Oğuz Atay’ın ilk romanı olma özelliği taşır. Yazar 1970 yılında TRT Roman Ödülü’nü bu romanıyla kazanmıştır.
Tutunamayanlar, alışılmışın dışında bir romandır. Belirli bir olayı sergilemekten çok; izlenimler, çağrışımlar, taşlamalar, ayrıntılar ve ruhsal çözümlemelerle oluşur.
Kitaptan ;
-Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım: mürekkeple yazmışlar oysa. Ben kurşunkalem silgisiydim. Azaldığımla kaldım.
-Kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü
yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım. Bana acımayın. Ben kötüyüm; sizlere
karşı kötü duygular besledim içimden. Beceriksizliğimden uygulayamadım
kötü düşüncelerimi.
-----
"Önce kelime vardı" diye başlıyor Yohanna'ya göre İncil. Kelimeden önce de Yalnızlık vardı. Ve Kelimeden sonra da var olmaya devam etti Yalnızlık... Kelimenin bittiği yerden başladı. Kelimeler, Yalnızlığı unutturdu ve Yalnızlık, kelimeyle birlikte yaşadı insanın içinde. Kelimeler, Yalnızlığı anlattı ve Yalnızlığın içinde eriyip kayboldu. Yalnız Kelimeler acıyı dindirdi ve Kelimeler insanın aklına geldikçe, Yalnızlık büyüdü, dayanılmaz oldu.
-----
"Önce kelime vardı" diye başlıyor Yohanna'ya göre İncil. Kelimeden önce de Yalnızlık vardı. Ve Kelimeden sonra da var olmaya devam etti Yalnızlık... Kelimenin bittiği yerden başladı. Kelimeler, Yalnızlığı unutturdu ve Yalnızlık, kelimeyle birlikte yaşadı insanın içinde. Kelimeler, Yalnızlığı anlattı ve Yalnızlığın içinde eriyip kayboldu. Yalnız Kelimeler acıyı dindirdi ve Kelimeler insanın aklına geldikçe, Yalnızlık büyüdü, dayanılmaz oldu.
-----
- yağmur yağıyor olric.. ıslanıyor etraf.. ağlasak kimse anlamaz değil mi?
anlamaz efendimiz..
6 Eylül 2011 Salı
Bir rüya için ağıt(2000)
ara Goldfarb, tv bağımlısı dul bir kadındır. Oğlu Harry ise kız arkadaşı güzel Marion ve uyuşturucu dağıtıcısı Tyrone'la takılan madde bağımlısı bir çocuktur. Sara, bir tv şovuna çıkmaya hak kazanır ve çok heyecanlıdır. Ödül olan kırmızı elbiseye girebilmek için kilo vermeye çalışır ve diyet haplarından kullanmaya başlar. Diğer yandan Harry ve arkadaşları, hiç durmadan eroin ve kokain kullanmaya devam etmektedirler. Bu bağımlılıklar zamanla aileyi bir felakete sürükleyecektir.
Fragman:http://www.youtube.com/watch?v=0DxPWFmGq2s
25 Ağustos 2011 Perşembe
Veronica A. Shoffstall
BIR SURE SONRA
Bir süre sonra,
bir eli tutmakla bir ruhu zincirlemek arasındaki ince farkı öğrenirsin,
Ve aşkın yaşlanmak,
birlikte olmanın da güvende olmak anlamına gelmediğini öğrenirsin,
Ve öpücüklerin sözleşme
ve hediyelerin de vaat olmadığını öğrenmeye başlarsın,
Ve yenilgileri
başın dik ve gözlerin açık karşılamaya başlarsın,
bir çocuğun üzüntüsü ile değil, bir yetişkinin zerafeti ile,
Ve herşeyi bugünü düşünerek yapmayı da öğrenirsin
çünkü yarın ile ilgili herşey belirsizdir.
Bir süre sonra güneş ışığının yakıcı olduğunu öğrenirsin
eğer fazla maruz kalırsan.
Bu yüzden,
başka birisinin sana çiçek getirmesini beklemeden
kendi bahçeni yarat
ve kendi ruhunu kendin süsle.
Ve göreceksin ki dayanıklısın..
Ve kuvvetlisin,
Ve değerlisin...
23 Ağustos 2011 Salı
Cemal Safi-Ağlarsın
Ağlarsın
Kırdığın kadehte kalan ömrümden,
Ağlarsın içtiğin yılları bilsen.
Hicrinle sararıp solan ömrümden,
Ağlarsın biçtiğin dalları bilsen.
Sefiller gücünü bende sınadı,
Kimi kaçık dedi, kimi bunadı;
Berdûş eleştirdi, sarhoş kınadı,
Ağlarsın düştüğüm dilleri bilsen.
Ar ettim sakladım uğraşlarımı,
Haberdâr etmedim sırdaşlarımı.
Gizlemek isterken gözyaşlarımı,
Ağlarsın seçtiğim yolları bilsen.
Felsefe böyledir dîvânelerde,
Teselli aranır bahanelerde,
Bir kadeh mey için meyhânelerde,
Ağlarsın döktüğüm dilleri bilsen.
Ateşe su dedim göz göre göre,
Aklım zavallıydı duyguma göre,
Bahtına şükretti Mecnûn bin kere,
Ağlarsın düştüğüm çölleri bilsen.
Kırdığın kadehte kalan ömrümden,
Ağlarsın içtiğin yılları bilsen.
Hicrinle sararıp solan ömrümden,
Ağlarsın biçtiğin dalları bilsen.
Sefiller gücünü bende sınadı,
Kimi kaçık dedi, kimi bunadı;
Berdûş eleştirdi, sarhoş kınadı,
Ağlarsın düştüğüm dilleri bilsen.
Ar ettim sakladım uğraşlarımı,
Haberdâr etmedim sırdaşlarımı.
Gizlemek isterken gözyaşlarımı,
Ağlarsın seçtiğim yolları bilsen.
Felsefe böyledir dîvânelerde,
Teselli aranır bahanelerde,
Bir kadeh mey için meyhânelerde,
Ağlarsın döktüğüm dilleri bilsen.
Ateşe su dedim göz göre göre,
Aklım zavallıydı duyguma göre,
Bahtına şükretti Mecnûn bin kere,
Ağlarsın düştüğüm çölleri bilsen.
Necip Mirkelamoğlu
RAKINAME
İçmesini bilene.Zevkü sefadır rakı
İçmeyi bilmeyene.Cevri cefadır rakı
Bir münasip miktarı. Muhabbet anahtarı
Kaçırırsan kantarı.Cana ezadır rakı
İçmeyi bilmeyene.Cevri cefadır rakı
Bir münasip miktarı. Muhabbet anahtarı
Kaçırırsan kantarı.Cana ezadır rakı
Eşşek içince zırlar. Köpek içerse hırlar
Kedi içse tırmalar. İnsanlaradır rakı
Yarattığı ahengi. Ne saz verir ne çengi
Terbiyenin mihengi.Dense sezadır rakı
Nükte cinas anlayan.Aheng-I bezme uyan
İçip zırvalamayan. İşte onadır rakı
Adabı erkanı var.Zamanı mekanı var
Kimin ki iz'anı var.Ona şifadır rakı
Mirkelamoğlu der ki, Had bilmezsen eğer ki,
Öyle rüsva eder ki, Başa beladır rakı (dem)
Kedi içse tırmalar. İnsanlaradır rakı
Yarattığı ahengi. Ne saz verir ne çengi
Terbiyenin mihengi.Dense sezadır rakı
Nükte cinas anlayan.Aheng-I bezme uyan
İçip zırvalamayan. İşte onadır rakı
Adabı erkanı var.Zamanı mekanı var
Kimin ki iz'anı var.Ona şifadır rakı
Mirkelamoğlu der ki, Had bilmezsen eğer ki,
Öyle rüsva eder ki, Başa beladır rakı (dem)
Necip Mirkelamoğlu
Pardon(2005)
rahim, Aydın ve Muzaffer çok yakın 3 arkadaştır. İbrahim, resmi üniforma görmekten çok rahatsız olan biridir. İbrahim, bir gün resmi üniformalı birisiyle karşılaşınca hemen oradan kaçmak ister ancak durumdan şüphelenen polis, 3 arkadaşı da içeri alır. Suçsuz yere 6,5 yıl hapis yatan arkadaşlar sonunda dışarı çıkmayı başarır.
İzlediğim en iyi ve en kaliteli ilk türk komedi filmi ve aynı zamanda ilk trajikomik film. yıllar geçsede hiç eskimeyecek repliklerini ömrüm böyunca unutamayacağım bir film...
22 Ağustos 2011 Pazartesi
Martı (08.11)
Babam ve üvey annem size gelmemi istemiyorlar. Buradakilerin bohem bir hayat sürdüklerini söylüyorlar... Aktris olmamdan korkuyorlar... Ama bu göl, sanki bir martıymışım gibi beni kendisine çekiyor... Bir martının denizi özlediği gibi özlüyorum burayı" Kalbim sizinle dolu."
Göl kenarındaki çiftlikte bir araya gelen, farklı karakterlerdeki kahramanların tek ortak noktası sanattır. Yazar, yönetmen ve oyunculardan oluşan gruptaki herkes farklı bir yaşam ve sanat anlayışına sahip olsa da bir martının sudan ayrılamaması gibi o noktaya bağlanmıştır.
Eserlerinde geçiş dönemi Rusyası'nın alt üst olan yapısını, yıkılan toplumsal katmanları ustalıkla sergileyen Çehov, bu eserde ayrıca sanat anlayışını da çok net biçimde kahramanlarının ağzından anlatır.
Martin Eden (08.11)
Jack
London, Martin Eden'da yarı-otobiyografik bir roman kurgular ve yazar
olabilmek için hayatını ortaya koyan ve başına gelen tüm trajedilere
rağmen bu yoldan asla dönmeyen Martin'in şaşırtıcı hikâyesini anlatır.
Martin'in yazarlık macerası Ruth'a olan aşkıyla başlar. Önceleri, yalnızca iyi bir eğitim almış, ailesi toplumun üst sınıfından olan Ruth'un aklında ve kalbinde bir yer edinebilmek için okumaya ve öğrenmeye başlar; ama sonra Martin'in entelektüel bilgisi Ruth'un ve onun ait olduğu dünyanın ötesine açılır. Martin işçi sınıfını keşfeder ve yazarlık serüveni, San Francisco işçi sınıfının içinden yükselir.
Yazar olmaya karar verdiği andan itibaren bitmek tükenmek bilmeyen bir azimle yazar ve yazdıklarını yayıncılara gönderir. Martin, yanıt olarak yalnızca tekrar ve tekrar reddedildiğini bildiren mektuplar alır. Asla pes etmez, inancını yitirmez ve Jack London, kahramanı Martin'e romanın sonunda bu azmin hakkını verecek bir sürpriz ve beklenmedik bir final hazırlar
.. Bu kitap bireyciliğe bir saldırıdır. Martin Eden, başkalarının ihtiyaçlarının farkına varmayan aşgırı bir bireycidir. Hayalleri kaybolduğunda, uğrunda yaşıyacağı hiçbir şey kalmaz.
-Jack London-
Martin, bir maceraperest ve aksiyon adamıydı, bunu becerebilen pek fazla yazar da yoktur.
-George Orwell-
Martin'in yazarlık macerası Ruth'a olan aşkıyla başlar. Önceleri, yalnızca iyi bir eğitim almış, ailesi toplumun üst sınıfından olan Ruth'un aklında ve kalbinde bir yer edinebilmek için okumaya ve öğrenmeye başlar; ama sonra Martin'in entelektüel bilgisi Ruth'un ve onun ait olduğu dünyanın ötesine açılır. Martin işçi sınıfını keşfeder ve yazarlık serüveni, San Francisco işçi sınıfının içinden yükselir.
Yazar olmaya karar verdiği andan itibaren bitmek tükenmek bilmeyen bir azimle yazar ve yazdıklarını yayıncılara gönderir. Martin, yanıt olarak yalnızca tekrar ve tekrar reddedildiğini bildiren mektuplar alır. Asla pes etmez, inancını yitirmez ve Jack London, kahramanı Martin'e romanın sonunda bu azmin hakkını verecek bir sürpriz ve beklenmedik bir final hazırlar
.. Bu kitap bireyciliğe bir saldırıdır. Martin Eden, başkalarının ihtiyaçlarının farkına varmayan aşgırı bir bireycidir. Hayalleri kaybolduğunda, uğrunda yaşıyacağı hiçbir şey kalmaz.
-Jack London-
Martin, bir maceraperest ve aksiyon adamıydı, bunu becerebilen pek fazla yazar da yoktur.
-George Orwell-
Özet;
Fayton(08.11)
Nikolay Vasilyeviç Gogol
Zamane Rus
toplumunun bütün özelliklerini ve inceliklerini görmemizi sağlayan
"Fayton",kopmuş bir burnun peşinden koşup bizi gerçeküstücülüğün izinde bir
yolculuğa çıkaran memur Kovalev'den"Burun",Dostoyevski nin "Hepimiz Gogol'un paltosundan çıktık"diyerek bu öykünün önemini çarpıcı bir şekilde dile getirdiği "Palto",üç güzel öyküden oluşan bir kitap.
20 Ağustos 2011 Cumartesi
Fountain(2006)
The Fountain, üç farklı zamanda biriminde, bir adamın sevdiği kadını kurtarmak için başından geçen bin yıllık serüveni konu almaktadır. 15. yüzyılda İspanya'da yaşayan Tomas ölümsüzlük verdiği sanılan efsanevi bir çeşmenin arayışına çıkar. Günümüzde, Tommy Creo isimli bir bilim adamı, kanser olan eşi İzzy'yi kurtarabilmek için umutsuzca bir tedavi yöntemi keşfetmeye çalışmaktadır. 25. yüzyılda, astronot olan Tom ise uzaydaki gezintisi sırasında kendisini çok uzun sürelerdir rahatsız eden olayların arkasındaki gerçekleri keşfeder. Bu üç adamın hikayesi tek ve ortak bir gerçeğe uzanmaktadır...
Fragman: http://www.youtube.com/watch?v=hA2IpUTZkls
Otto rené castillo
Tarafsız aydınları yurdumun
sorguya çekilecek
günün birinde
en basit insanları
tarafından halkımızın.
Soracaklar onlara
ne yaptılar diye
ağır ağır ölürken
ulusları,
tatlı bir ateş gibi
ufacık, bir başına.
Kimse sormayacak onlara giysilerini,
uzun öğle uykularını yemek sonrasında,
bilmek istemeyecek kimse
anlamsız uğraşlarını,
hiçlik konusunda görüşlerini,
nasıl para kazandıklarını
felsefe yaparak.
Sorguya çekilmeyecekler
yunan mitolojisi konusunda,
nasıl iğrendikleri konusunda
kendi kendilerinden,
korkuyla ölürken içlerinde bir şeyler.
Sormayacaklar nasıl vardıklarını
doğrulara yalanın gölgesinde.
2
O gün basit insanlar,
tarafsız aydınların
kitaplarında, şiirlerinde
yer almayanlar,
her gün ekmek getirenler onlara,
süt getirenler,
çörek ve yumurta getirenler,
giysilerini dikenler,
arabalarını sürenler,
köpeklerine, bahçelerine bakanlar,
onlar için çalışanlar,
gelip soracaklar: "Ne yaptınız
acı çekerken yoksullar
içlerindeki sevgi
ve yaşam sönüp giderken?"
3
Tarafsız aydınları güzel yurdumun,
cevap veremeyeceksiniz.
Yiyip bitirecek sizi
bir sessizlik kuzgunu.
Yüreğinizi kemirecek zavallılığınız.
Susup kalacaksınız,kendi utancınızla.
sorguya çekilecek
günün birinde
en basit insanları
tarafından halkımızın.
Soracaklar onlara
ne yaptılar diye
ağır ağır ölürken
ulusları,
tatlı bir ateş gibi
ufacık, bir başına.
Kimse sormayacak onlara giysilerini,
uzun öğle uykularını yemek sonrasında,
bilmek istemeyecek kimse
anlamsız uğraşlarını,
hiçlik konusunda görüşlerini,
nasıl para kazandıklarını
felsefe yaparak.
Sorguya çekilmeyecekler
yunan mitolojisi konusunda,
nasıl iğrendikleri konusunda
kendi kendilerinden,
korkuyla ölürken içlerinde bir şeyler.
Sormayacaklar nasıl vardıklarını
doğrulara yalanın gölgesinde.
2
O gün basit insanlar,
tarafsız aydınların
kitaplarında, şiirlerinde
yer almayanlar,
her gün ekmek getirenler onlara,
süt getirenler,
çörek ve yumurta getirenler,
giysilerini dikenler,
arabalarını sürenler,
köpeklerine, bahçelerine bakanlar,
onlar için çalışanlar,
gelip soracaklar: "Ne yaptınız
acı çekerken yoksullar
içlerindeki sevgi
ve yaşam sönüp giderken?"
3
Tarafsız aydınları güzel yurdumun,
cevap veremeyeceksiniz.
Yiyip bitirecek sizi
bir sessizlik kuzgunu.
Yüreğinizi kemirecek zavallılığınız.
Susup kalacaksınız,kendi utancınızla.
17 Ağustos 2011 Çarşamba
Uçurtmayı Vurmasınlar(1989)
Beş yaşındaki bir çocuğun gözüyle kadınlar hapishanesinin ve sevginin öyküsüdür anlatılan. Küçük Barış'ın bu dört duvar arasında ne suçu vardır ki? Oysa esrardan tutuklanan annesi değil midir? Barış henüz algılayamadığı bir garip dünyanın içinde, her yanı soğuk ve sağır duvarlarla çevrili bir hapishane avlusunda gökyüzünü ve özgürlük uçurtmalarını gözlemektedir. İnci Abla’sı , Özgürlüğüne kavuştuktan sonra bir gün uçurtma olup geri döneceğine söz vermemiş midir?
Düzgün bir film yapmak için dev bütçelere, medyatik tiplere gerek olmadığını, iyi bir senaryonun, iyi oyuncuların ve sade bir anlatımın yetip de arttığını ispatlayan bir film.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Fragman: http://www.youtube.com/watch?v=R-y6Hjj_6Hk