26 Ekim 2012 Cuma
Orhan Veli Kanık
İÇERDE
Pencere en iyisi pencere
Uçan kuşları görürsün hiç olmazsa;
Dört duvarı göreceğine.
ESKİLER ALIYORUM
Eskiler alıyorum
Alıp yıldız yapıyorum
Musiki ruhun gıdasıdır
Musikiye bayılıyorum
Şiir yazıyorum
Şiir yazıp eskiler alıyorum
Eskiler verip musiki alıyorum
Birde rakı şişesinde balık olsam
Şeytanın Avukatı (1997)
1997-Abd-Almanya-Fantastik, Gerilim, Gizem, Psikolojik
Al Pacino ve Keanu ile soluksuz izlenecek bir film.Haklı yada haksız gözetmeksizin kazandığı davalarla dikkat çeken Kevın Lomax kendisine gelen büük teklifi red edemiyince hayatı bir anda kararmaya başlar ancak yinede bunda olanüstü bir gerçek olmadığı düşüncesindedir avukatlığını yaptığı şirketin patronu Al Pacino onu herdefasında kazanılması imkansız davalar ile sınamakta ve Lomax en iyi olma yolunda şeytanın izinde ısrarlı yürüyüşünü sürdürüyor.
Başkalarının Hayatı (2007)
137Dk.-2007-Dram,Psikoloji,Siyasi-Almanya
Berlin Duvarı’nın bir kenti ikiye böldüğü bir dönemde, Doğu Almanya’da geçen film, Alman sinemasının son döneminin en önemli filmlerinden biri olarak kabul görmüştür. Film iktidarın meşrutiyetini devam ettirebilmek için ülke genelinde kurduğu istihbarat servisini ve bu birim içerisinde önemli bir pozisyonda çalışan ve Bakan tarafından bir sanatçıyı takip etme görevine atanan Yüzbaşı Gerd Wiesler’in karşılaştığı oyunları konu edinir. Wiesler, gözetlediği tiyatro yazarının rejime karşı gelmediğini, şüpheli herhangi bir harekette bulunmadığını görür ve bu görevin altında başka bir amaç yattığını fark eder. Yazarın hayatına her gün daha bir fazla giren Wiesler, zamanla yazara kendisinin bile fark etmediği yardımlarda bulunur; böylece aralarında gizli bir dostluk kurulur
Berlin Duvarı’nın bir kenti ikiye böldüğü bir dönemde, Doğu Almanya’da geçen film, Alman sinemasının son döneminin en önemli filmlerinden biri olarak kabul görmüştür. Film iktidarın meşrutiyetini devam ettirebilmek için ülke genelinde kurduğu istihbarat servisini ve bu birim içerisinde önemli bir pozisyonda çalışan ve Bakan tarafından bir sanatçıyı takip etme görevine atanan Yüzbaşı Gerd Wiesler’in karşılaştığı oyunları konu edinir. Wiesler, gözetlediği tiyatro yazarının rejime karşı gelmediğini, şüpheli herhangi bir harekette bulunmadığını görür ve bu görevin altında başka bir amaç yattığını fark eder. Yazarın hayatına her gün daha bir fazla giren Wiesler, zamanla yazara kendisinin bile fark etmediği yardımlarda bulunur; böylece aralarında gizli bir dostluk kurulur
Özgürlük Yolu(2010)
133dk.2010-Abd-Biyografi, Dram, Macera, Savaş,
1940′da Sibirya’daki esir kampından kaçan, farklı milletlere mensup bir grup askerin yol öyküsüne odaklanan filmin senaryosu, yaşanmış olayları temel alıyor.Kesinlikle izlenmesi gereken bir macera, insanın mecbur kaldığında yapabileceklerine şahit olacaksınız. Sibirya’dan Hindistan’a 6.000 kilometre yürüyen bir grup esirin hikayesi
Benim Üniversitelerim (10.12)
"Kitaplar insanları görmenize engel olmasın,her bilgi insandan çıkar."
Gorkinin yaşamöyküsünü anlatan üçlemenin bu son
kitabı onun yirmili yaşlarına kadar topladığı hayat deneyimleri üzerine
kuruludur. Kunduracı çıraklığından aşçı yamaklığına kuş avcılığından
ikona mağazası tezgâhtarlığına kadar bir tür hayata hazırlanma
aşamalarından geçen yazar hak ettiğini düşündüğü yüksek öğrenime
yönelir. Kazandaki üniversiteye girme imkânı bulamayan Gorki hayat
üniversitesinin içinden geçer. Önceki iki özyaşam öyküsü romanındaki
doğal kırsal dünya burada yerini kentin izbe içindeki hayatlar gibi
yıkık dökük ama ayakta duran binalarına bırakır. Yazar bizi ara sıra
yorum kattığı bir belgesel sinema tekniğiyle farklı toplumsal katmanları
temsil eden renkli tiplerin karakterlerin dünyasından geçirirken “hayat
üniversitesinden mezun oluşunun” da ipuçlarını verir. Gorki kötülüğün
hoşgörüsüzlüğün tembelliğin ve aptallığın dünyevi ve dinsel kurumların
baskısından çok daha belirleyici olduklarını hatırlatır bize; Benim
Üniversitelerim onun bu engellere karşı verdiği mücadelenin üçüncü
aşamasını oluşturur.
17 Ekim 2012 Çarşamba
Sineklerin Tanrısı (10.12)
William Golding-
Türkiye İş Bankası Yayınları-Çeviren:Mina Urgan-261 Sayfa
Issız bir adaya düşen dört kişilik bir çocuk grubu yaşam savaşı vermek için kendi aralarında kuvvetlenirler. Kendi aralarında iş bölümü ve uyum sorununda anlaşırlar. Bu arada bu gruba adanın başka köşelerine düşen çocuklar da katılınca, bir yönetim ihtiyacı doğar. Kargaşanın çözümünü lider seçmekte bulurlar. Sonunda lider olarak Ralph'ı seçerler. 'Domuzcuk' lakaplı çocuk bulduğu deniz kabuğuyla bir anda dikkatleri üstüne çeker fakat lidere bu kabuğu kaptırınca üzerindeki tüm dikkatler de bir anda dağılır. Bununla beraber katolik lisesi öğrenci grubuda deniz kenarındaki gruba yaklaşır ve bu gruba katılırlar. Liderlik ciddi anlamda sorun olmaya başlar.
Issız bir adaya düşen dört kişilik bir çocuk grubu yaşam savaşı vermek için kendi aralarında kuvvetlenirler. Kendi aralarında iş bölümü ve uyum sorununda anlaşırlar. Bu arada bu gruba adanın başka köşelerine düşen çocuklar da katılınca, bir yönetim ihtiyacı doğar. Kargaşanın çözümünü lider seçmekte bulurlar. Sonunda lider olarak Ralph'ı seçerler. 'Domuzcuk' lakaplı çocuk bulduğu deniz kabuğuyla bir anda dikkatleri üstüne çeker fakat lidere bu kabuğu kaptırınca üzerindeki tüm dikkatler de bir anda dağılır. Bununla beraber katolik lisesi öğrenci grubuda deniz kenarındaki gruba yaklaşır ve bu gruba katılırlar. Liderlik ciddi anlamda sorun olmaya başlar.
Bilmek ve İstemek (10.12)
Arthur Schopenhauer-
Çeviren: Ahmet Aydoğan-Say yayınları-144 Sayfa
“Karanlıktan şikâyet eder, bir bütün olarak varoluşun anlamını, fakat özellikle de bizimle bütün arasındaki münasebeti anlamadan ömrümüzü tükettiğimizden yakınırız. Şu halde sadece hayatımız kısa değildir, fakat bilgimiz de bütünüyle onunla sınırlıdır; çünkü ne doğumumuzdan önceki zamana ne de ölümümüzden sonraki zamana bakabiliriz. O nedenle bilincimiz, deyim yerindeyse, geceleyin bir an için çakıp sönen bir şimşekten başka bir şey değildir. Dolayısıyla sanki bir ifrit, şaşkınlığımızdan [ve onun verdiği sıkıntı ve tedirginlikten] şeytanca bir zevk almak için bilgimizin kalanının tamamını bizden muzırca bir niyetle esirgemiş gibidir.
Bizim hayatımız ölümden alınmış bir borç olarak görülebilir; uyku da bu durumda bu borç için her gün ödenen faiz olacaktır. Ölüm açıkça kendisinin bireyin sonu olduğunu ilan eder, fakat onda yeni bir varlığın tohumu yaşamaya devam eder.”
Eğer bilmemiz gerektiği gibi bilseydik, istememiz çocukların istemesinden farksız olur muydu? Ve böyle sınırsız sorumsuz istemeyle dünya bugün olduğu gibi yangın yerine döner miydi? (Arka Kapak)
“Karanlıktan şikâyet eder, bir bütün olarak varoluşun anlamını, fakat özellikle de bizimle bütün arasındaki münasebeti anlamadan ömrümüzü tükettiğimizden yakınırız. Şu halde sadece hayatımız kısa değildir, fakat bilgimiz de bütünüyle onunla sınırlıdır; çünkü ne doğumumuzdan önceki zamana ne de ölümümüzden sonraki zamana bakabiliriz. O nedenle bilincimiz, deyim yerindeyse, geceleyin bir an için çakıp sönen bir şimşekten başka bir şey değildir. Dolayısıyla sanki bir ifrit, şaşkınlığımızdan [ve onun verdiği sıkıntı ve tedirginlikten] şeytanca bir zevk almak için bilgimizin kalanının tamamını bizden muzırca bir niyetle esirgemiş gibidir.
Bizim hayatımız ölümden alınmış bir borç olarak görülebilir; uyku da bu durumda bu borç için her gün ödenen faiz olacaktır. Ölüm açıkça kendisinin bireyin sonu olduğunu ilan eder, fakat onda yeni bir varlığın tohumu yaşamaya devam eder.”
Eğer bilmemiz gerektiği gibi bilseydik, istememiz çocukların istemesinden farksız olur muydu? Ve böyle sınırsız sorumsuz istemeyle dünya bugün olduğu gibi yangın yerine döner miydi? (Arka Kapak)
9 Ekim 2012 Salı
Ermiş Antonius ve Şeytan (10.12)
Türkiye İş Bankası Yayınları-Çeviren:Sabahattin Eyüpoğlu-182 Sayfa
Batı yazarlığının dünyaya getirdiği en önemli yenilik belki de cümleyi devirmek, yani kitapların dilini kalıplardan kurtarıp insan düşüncesinin değişken akışına uydurmak, halkın bilinçsiz olarak devirdiği cümleyi bilinçle devirmek olmuştur. Dünyanın düzeniyle uzlaşamayan eski yasayı sarsmak gerek.
Kafa ne kadar altta olursa o kadar iyi: Mutluluğun sırrı budur.(Önsöz)
Ermiş Antonius ve Şeytan Flaubert'in İslamiyet öncesi inançların baş döndürücü bir geçidini yaptığı ve tamamlayabildiği son romanı.
Batı yazarlığının dünyaya getirdiği en önemli yenilik belki de cümleyi devirmek, yani kitapların dilini kalıplardan kurtarıp insan düşüncesinin değişken akışına uydurmak, halkın bilinçsiz olarak devirdiği cümleyi bilinçle devirmek olmuştur. Dünyanın düzeniyle uzlaşamayan eski yasayı sarsmak gerek.
Kafa ne kadar altta olursa o kadar iyi: Mutluluğun sırrı budur.(Önsöz)
Ermiş Antonius ve Şeytan Flaubert'in İslamiyet öncesi inançların baş döndürücü bir geçidini yaptığı ve tamamlayabildiği son romanı.
Birtakım İnsanlar (10.12)
Yapı Kredi Yayınları-144 Sayfa
"Medarı
Maişet isimli bir hikaye kitabı çıkardım. Hayatı toz pembe görmüyorum
diye mahkemeye verildim. Üç beş kuruş kazanalım derken, iki bin lira
mahkeme masrafı ödedim üzüntüsü de caba, kahramanlarım rahat etmek için
hapse giriyorlardı. Bütün sebep bu.."diyerek, kitabından dolayı
yargılanmasından duyduğu üzüntüyü dile getiren yazar, bu romanında
tanıdık Sait Faik insanlarının yanında hiç tanımadığımız insanların da
hayatlarını gözler önüne seriyor.‘..şu
karşıki sandalı görüyor musun? bakın sahile yaklaşıyor. onu yürüten şey
nedir? kürekleri değil mi? ya şu uçan martılar! kanatları yolunsa artık
uçabilir mi? düşünce de böyledir. dört duvar arasına kapatılmak
istenirse kanatsız kuş, küreksiz sandal oluverir ve bütün manasını
kaybeder..’
Özet:
26 Eylül 2012 Çarşamba
Güvercin Gerdanlığı (09.12)
İbn Hazm-İnsan Yayınları-275 Sayfa
Güvercin Gerdanlığı, Klâsik İslâm edebiyatında, boyna geçen ve ölünceye kadar çıkmayan ‘aşk zinciri’
anlamına gelen bir semboldür. Birçok şair tarafından kullanılan bu
sembol, Hazm’ın eserinin de adı olmuş ve bu sembolle Hazm, aşkı, aşkın
insan üzerindeki etkilerini, kendi deyişiyle arazlarını anlatacağını
belli etmiştir.
Benim düşünceme göre aşk, ruhların çeşitli yaratıklar arasında bölünmüş parçaların birleştirilmesidir. Bu birleşme onların
en yüksek temel öğelerinde meydana gelir. Beraberlik ve ayrılığın,
varlıkların birleşimi ve ayrışmıyla ilgili olduğunuzu biliyoruz. Her
şekil kesinlikle kendine uygun olan şekli çağırır onu arar, bulur. Her
şey mili mislinedir.
20 Eylül 2012 Perşembe
Yedinci Gün (09.12)
İhsan Oktay Anar-İletişim Yayınları-240 Sayfa
Çizgilerin kürelere, zamanın sonsuzluğa, sonsuzlukların da hayâllere dönüştüğü bir hikâyedir bu. Sıradan insanların sıra dışılığı, bilinen hikâyelerin düşlere dönüşümü, zaafların asîlleşmesi, erdemlerin ardındaki günâhkârlık tüm içtenliğiyle akacak zihinlere. İnsan olmanın en zayıf ve en yüce yanları, bir hikâyenin dokunuşuyla bir kez daha bilinebilir olacak. İhsan Oktay Anar, bu yeni düşüyle sizleri bir kez daha şaşırtacak. Çizgilerde değil kürelerde gezinecek, bilinen zamanların bilinmeyen anlarına yolculuk edeceksiniz. Alışık olmadığınız bu dünyanın kapısından girdiğinizde âşinalık hissedecek, sadeliğin ihtişâmına teslim olmanın rahatlığıyla kendinizi akışta yolculuk ederken bulacaksınız(Arka kapak)
Çizgilerin kürelere, zamanın sonsuzluğa, sonsuzlukların da hayâllere dönüştüğü bir hikâyedir bu. Sıradan insanların sıra dışılığı, bilinen hikâyelerin düşlere dönüşümü, zaafların asîlleşmesi, erdemlerin ardındaki günâhkârlık tüm içtenliğiyle akacak zihinlere. İnsan olmanın en zayıf ve en yüce yanları, bir hikâyenin dokunuşuyla bir kez daha bilinebilir olacak. İhsan Oktay Anar, bu yeni düşüyle sizleri bir kez daha şaşırtacak. Çizgilerde değil kürelerde gezinecek, bilinen zamanların bilinmeyen anlarına yolculuk edeceksiniz. Alışık olmadığınız bu dünyanın kapısından girdiğinizde âşinalık hissedecek, sadeliğin ihtişâmına teslim olmanın rahatlığıyla kendinizi akışta yolculuk ederken bulacaksınız(Arka kapak)
16 Eylül 2012 Pazar
Lutetia (09.12)
Yazar: Pierre Assouline-Çeviren: Ali Cevat Akkoyunlu-Yky-328 Sayfa
Avrupa’ya büyük bir çöküş yaşatan 2. Dünya Savaşı sırasında, Paris’in en gözde otellerinden Lutetia’da güvenlikten sorumlu detektif Edouard Kiefer’in gözünden kan ve gözyaşıyla yazılmış bir tarih anlatılıyor Lutetia’da. Savaş ve Paris’in işgali boyunca otelden hiç ayrılmayan kahramanımız, yıkımdan önceki görkemli yaşama, Nazi istihbarat örgütünün otele yerleşmesine, ardından da kurtuluşla birlikten kamplardan dönen, bitik haldeki binlerce çaresiz insanın sığınmasına tanıklık ediyor. James Joyce’tan Marc Bloch’a, dönemin en önemli kültür kişiliklerinin otelden gelip geçişiyle renklenen anlatı, yazarın yoğun bir arşiv çalışmasıyla elde ettiği gerçek bilgilerin de harmanlanmasıyla bir tür tarihî-belgesel romana dönüşüyor. Bütün bunların yanında, kimi zaman sadece gözlerle anlatılan bir aşk öyküsü de hazin ve çarpıcı anlatım içerisinde kendisine yer buluyor
Avrupa’ya büyük bir çöküş yaşatan 2. Dünya Savaşı sırasında, Paris’in en gözde otellerinden Lutetia’da güvenlikten sorumlu detektif Edouard Kiefer’in gözünden kan ve gözyaşıyla yazılmış bir tarih anlatılıyor Lutetia’da. Savaş ve Paris’in işgali boyunca otelden hiç ayrılmayan kahramanımız, yıkımdan önceki görkemli yaşama, Nazi istihbarat örgütünün otele yerleşmesine, ardından da kurtuluşla birlikten kamplardan dönen, bitik haldeki binlerce çaresiz insanın sığınmasına tanıklık ediyor. James Joyce’tan Marc Bloch’a, dönemin en önemli kültür kişiliklerinin otelden gelip geçişiyle renklenen anlatı, yazarın yoğun bir arşiv çalışmasıyla elde ettiği gerçek bilgilerin de harmanlanmasıyla bir tür tarihî-belgesel romana dönüşüyor. Bütün bunların yanında, kimi zaman sadece gözlerle anlatılan bir aşk öyküsü de hazin ve çarpıcı anlatım içerisinde kendisine yer buluyor
15 Eylül 2012 Cumartesi
Endre Ady
Üç Damla Gözyaşı
Bir sonbahar öğlesinde, bir sonbahar öğlesinde
Ah, ne de güç
Gülüp geçmek genç kızlara.
Bir sonbahar akşamında, bir sonbahar akşamında
Ah, ne de güç
Durup bakmak yıldızlara.
Bir sonbahar öğlesinde, bir sonbahar akşamında
Ah, ne kolay.
Ağlıya ağlıya yere kapanmak!
6 Eylül 2012 Perşembe
Nikiforos Vrettakos
MAVİ MENDİL
Dağ değil. Aydan gelen ışınlar değil.
Derinlerden bize doğru gelen -çok iyi bak ama!
Barıştır. Selam çakıyor dünyaya.
Benden armağan
elindeki mendil.
VE
AT
Bir atı vardı. Savaşa gitti.
Geri geldi iki ay sonra,
bir ayağı kesikti.
Onu görünce kişnedi at.
Atı götürdüler çok geçmeden.
Geri dönmedi.
O günden beri
anımsamak istese ne zaman
unutulmaz bir anını yaşamın,
güzel bir şeyi
- Meryem Ana'yı, İsa'yı, güneş'i falan -
anımsar
o kişnemeyi
2 Eylül 2012 Pazar
31 Ağustos 2012 Cuma
Çavdar Tarlasında Çocuklar (08.12)
J. D. Salinger-Çeviri:Çoşkun Yerl-Yky-198 Sayfa
NewYork'lu bir burjuva ailesinin oğlu Holden Caulfield'in "büyümeye dair" keyifli ve hüzünlü öyküsü. Salinger'in en iyi eserlerinden biri. Türkçeye daha önce Gönülçelen adıyla çevrilen roman, bu kez İngilizce aslından Coşkun Yerli tarafından çevrildi
Özet:
Hikâye ilk ağızdan anlatılır. Holden Caulfield`ın üç gününü kapsayan
kitap, Holden`ın okuduğu Pencey Prep`ten Noel'den (tahminen 1949)
hemen önce kovulmasıyla başlar. Daha önce, iki okuldan daha kovulmuştur
ve bu sefer ailesiyle yüzleşmemek için eve gitmek istemez. İlk önce
eski tarih hocası Mr.Spencer`ı ziyaret eder. Canını sıkan hocasından
kurtulan Caulfield, yurda döner fakat orada da başta yakışıklı ve
atletik Stradlater olmak üzere yurt arkadaşlarıyla kapışır ve orayı da
küfürler savurarak terk eder.
New York City`de içmiş şekilde gezmeye başlayan Caulfield, tanıdıklarıyla rastlaşır. Sürekli olarak etrafındaki her insanın "samimiyetsiz/yapmacık (phony)" olduğunu söyleyen Caulfield sonunda bir otele çekilir ve bekaretini kaybetmek için bir kadın satıcısıyla kız konusunda anlaşır. Odasına yaşıtı olduğunu tahmin ettiği bir kız gelir, fakat nedense sevişmek istemeyen Holden yüzünden işler yolunda gitmez ve kadın satıcısı fazladan 5 $ daha alır. Holden daha sonra eski kız arkadaşlarından Sally Hayes ile çıkmaya karar verir ve onu arar. Beraber tiyatroya ve buz pateni yapmaya giderler. Sonunda dayanamayan Caulfield kıza hakaret eder. Sally kaçtıktan sonra Caulfield bunalmış bir şekilde, ailesine çaktırmadan kız kardeşi Phoebe`yi görmek için eve gider. Küçük kız kardeşi ona Noel için biriktirdiği parayi verir. Caulfield ailesi geldiği anda evden kaçar.
22 Ağustos 2012 Çarşamba
Beyaz Şah (08.12)
György Dragomán,Çeviri:Gün Benderli,Yky,200 Sayfa
Siyasi baskı altında yaşamaya çalışan bir toplum, bir çocuğun bakışından etkileyici bir üslupla anlatılmaktadır. İnsanın yüceliğine ve alçaklığını dair unutulmaz bir başyapıt!
Dünyada birçok dile çevrilen ve büyük ilgi gören kitapta, olayları babası gizli polis tarafından tutuklanan ve bir çalışma kampına kapatılan 11 yaşındaki bir çocuğun gözünden izliyoruz. Günlük hayatın acımasızlığına yine de şakayla ve bir masalmış gibi bakan Cata’nın gözünden.
Çavuşevsku Romanya’sında babasız kalan Cata okulda karşılaştığı eziyet karşısında da sessiz kalır. Çernobil faciasının ardından her yerde yapılan radyoaktivite uyarılarına rağmen çocukları futbol oynamaya zorlayan beden eğitimi öğretmeninde, hiçbir şiddetten kaçınmayan kaba ve ruhsuz gençlerde, babasını gördüklerini iddia eden inşaat işçilerinde, korkunun ve umudun, baskının ve ihanetin alaycı oyunuyla karşılaşır.
Siyasi baskı altında yaşamaya çalışan bir toplum, bir çocuğun bakışından etkileyici bir üslupla anlatılmaktadır. İnsanın yüceliğine ve alçaklığını dair unutulmaz bir başyapıt.
Siyasi baskı altında yaşamaya çalışan bir toplum, bir çocuğun bakışından etkileyici bir üslupla anlatılmaktadır. İnsanın yüceliğine ve alçaklığını dair unutulmaz bir başyapıt!
Dünyada birçok dile çevrilen ve büyük ilgi gören kitapta, olayları babası gizli polis tarafından tutuklanan ve bir çalışma kampına kapatılan 11 yaşındaki bir çocuğun gözünden izliyoruz. Günlük hayatın acımasızlığına yine de şakayla ve bir masalmış gibi bakan Cata’nın gözünden.
Çavuşevsku Romanya’sında babasız kalan Cata okulda karşılaştığı eziyet karşısında da sessiz kalır. Çernobil faciasının ardından her yerde yapılan radyoaktivite uyarılarına rağmen çocukları futbol oynamaya zorlayan beden eğitimi öğretmeninde, hiçbir şiddetten kaçınmayan kaba ve ruhsuz gençlerde, babasını gördüklerini iddia eden inşaat işçilerinde, korkunun ve umudun, baskının ve ihanetin alaycı oyunuyla karşılaşır.
Siyasi baskı altında yaşamaya çalışan bir toplum, bir çocuğun bakışından etkileyici bir üslupla anlatılmaktadır. İnsanın yüceliğine ve alçaklığını dair unutulmaz bir başyapıt.
Sisle Gelen Yolcu (08.12)
Jean Christophe Grange-Çeviren: Tankut Gökç-Doğan Kitap-680 Sayfa-Polisiye ,Macera
ben gölgeyim.
ben avım.
ben katilim.
ben hedefim.
kurtulmak için tek çarem var: diğerinden kaçmak!
peki ya diğeri de bensem?
Yeni bir okunası grange kitabı, heyacan dolu bi macera ve cinayetler serisi,
bu adam bu işi biliyor.
ben gölgeyim.
ben avım.
ben katilim.
ben hedefim.
kurtulmak için tek çarem var: diğerinden kaçmak!
peki ya diğeri de bensem?
Yeni bir okunası grange kitabı, heyacan dolu bi macera ve cinayetler serisi,
bu adam bu işi biliyor.
17 Ağustos 2012 Cuma
14 Ağustos 2012 Salı
FARABi (870-950)
Türk İslam Düşünürü Farabi
Türk-islam düşünürü... İslam disiplini içinde yetişmiş Türk düşünürlerinin en büyüğüdür.Aristoteles mantığına dayanan usçu bir metafizik oluşturmuştur. Amacı, Aristoteles'i, biraz da Plotinos'un yardımıyla, İslam diniyle uzlaştırmaktı... Bununla da yetinmemiş, İslam dinini de bilimle uzlaştırmaya çalışmıştır.
Önceleri Türkistan'da kadılık yaptı, sonra kendini büsbütün felsefeye verdi. Anadili olan Türkçe kadar Arapça, Farsça, Süryanice ve Yunanca biliyordu. Aynı zamanda hekim ve müzikçiydi. Yüzden çok kitap yazmış; Aristoteles, Platon, Zenon, Plotinos gibi Yunan düşünürlerini yorumlamış, bunların görüşlerine kendi görüşlerini katmıştır.
İbni Sina ve İbni Rüşd, onun manevi öğrencileridir, ama Farabi'nin ünü onlar kadar yayılamamıştır.
Farabi'nin felsefesi özetle şudur:
İslam felsefesine zihinciliği getirmekle kalmamış, bu felsefenin ilk kez kapılarını açan da kendisi olmuştur. O, metafiziğe mantık yoluyle ulaşmış, İslam diniyle felsefe arasında sıkı bir ilişki kurmuştur. (Cemil Sena)
***
FARABi: "Hiç bir şey kendi kendisinin nedeni olamaz. Çünkü, nedenin kendisi, oluşandan öncedir."
***
"Hiç bir şey kendiliğinden yok olmaz, böyle olsaydı, var olmazdı."
***
"Erdemlerin en büyüğü bilimdir."
***
"İnsan, bazen bir tesadüfle güzel işler yapar. Bazen de bu güzel işleri isteyerek değil, herhangi bir baskı altında yapmış olur. Böyle yapılan işler, mutluluk getirmez."
Vatan Haini-Nazım Hİkmet Ran
"Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla,
bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
"Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Diogenes (Diyojen)
Diyojen (Diogenes), M.Ö. 413 - M.Ö. 324 yılları
arasında yaşamış olan ve kendine yetme ile sadelik ilkelerine dayanan
Kinik (Köpekçilik) yaşam biçiminin öncülerinden Sinop'lu çileci
düşünürdür.
Hakkında doğruluğu kuşkulu pek çok öykü anlatılan Diyojen'in gündüzleri Atina sokaklarında elinde fenerle dolaşarak, dürüst bir adam aradığı söylenir.
Atina'da gelenekçiliğe karşı tavır almış, toplumdaki yapaylıklara ve uzlaşımsal değerlere meydan okumuş ve her tür yerleşik kuralın insanın doğallığına aykırı düştüğüne inandığı için toplumun tüm yerleşik kurallarına karşı çıkmayı, uzlaşımsal ölçü ve inanışların çoğunun boş olduğunu göstermeyi ve insanları yalın ve doğal bir yaşam biçimine çağırmayı amaçlamıştır.
Ona göre, sade bir yaşam tarzı, sadelikten başka, örgütlenmiş, dolayısıyla uzlaşımsal toplumların görenek ve yasalarını da önemsememek anlamına gelir. Diyojen, doğaya aykırı bir kurum olan ailenin yerini, kadınların ve erkeklerin tek bir eşe bağlı olmadığı, çocukların ise bütün toplumun sorumluluğunda bulunduğu doğal bir durumun alması gerektiğini savunmuştur.
Hakkında doğruluğu kuşkulu pek çok öykü anlatılan Diyojen'in gündüzleri Atina sokaklarında elinde fenerle dolaşarak, dürüst bir adam aradığı söylenir.
Atina'da gelenekçiliğe karşı tavır almış, toplumdaki yapaylıklara ve uzlaşımsal değerlere meydan okumuş ve her tür yerleşik kuralın insanın doğallığına aykırı düştüğüne inandığı için toplumun tüm yerleşik kurallarına karşı çıkmayı, uzlaşımsal ölçü ve inanışların çoğunun boş olduğunu göstermeyi ve insanları yalın ve doğal bir yaşam biçimine çağırmayı amaçlamıştır.
Ona göre, sade bir yaşam tarzı, sadelikten başka, örgütlenmiş, dolayısıyla uzlaşımsal toplumların görenek ve yasalarını da önemsememek anlamına gelir. Diyojen, doğaya aykırı bir kurum olan ailenin yerini, kadınların ve erkeklerin tek bir eşe bağlı olmadığı, çocukların ise bütün toplumun sorumluluğunda bulunduğu doğal bir durumun alması gerektiğini savunmuştur.
9 Ağustos 2012 Perşembe
8 Ağustos 2012 Çarşamba
Kapışma (2000)
Yapım:2000-Tür:Komedi,Suç,Dövüş-102 dk.
Film lisanssız boks organizatörü Türkish'in anlatımında baslayan ve ilk dakikalarda bir şey anlamadığınızı düşündürecek olan Tugla kafa,çingene Mickey,Bıçak Boris,Demir diş Tony ve daha birçok orjinal karakterin maceraları ile devam ediyor ve bunlara eklenecek olan iki önemli şey daha var: Elemanlarımızı birbirine düşürecek olan 86 karatlık bir elmas ve şanslı,çılgın köpeğimiz Dog :) Filmin mizahi yönü oldukça kuvvetli,kuvvetli olan bir diğer yönü ise oyuncular..Jason Statham Turkish olarak,Pitt ise annesine oldukça düşkün çingene boksörü çok güzel oynamış..
Fragman:http://www.youtube.com/watch?v=lUloT3Dh3-E
Film lisanssız boks organizatörü Türkish'in anlatımında baslayan ve ilk dakikalarda bir şey anlamadığınızı düşündürecek olan Tugla kafa,çingene Mickey,Bıçak Boris,Demir diş Tony ve daha birçok orjinal karakterin maceraları ile devam ediyor ve bunlara eklenecek olan iki önemli şey daha var: Elemanlarımızı birbirine düşürecek olan 86 karatlık bir elmas ve şanslı,çılgın köpeğimiz Dog :) Filmin mizahi yönü oldukça kuvvetli,kuvvetli olan bir diğer yönü ise oyuncular..Jason Statham Turkish olarak,Pitt ise annesine oldukça düşkün çingene boksörü çok güzel oynamış..
Fragman:http://www.youtube.com/watch?v=lUloT3Dh3-E
Masumiyet (1997)
1997 Yapımı-Tür:Dram-110 dk-İmbd:8.3
On yıllık mahkumiyeti biten Yusuf tahliye zamanı gelince, kalan ömrünü cezaevinde geçirmek istesede dışarı çıkmak zorunda kalır. Elinde yıllardır görmediği, müebbet mahkumu bir ardaşının verdiği adres ile bir namus davası yüzünden aşığını öldürüp, kendisini sakat bıraktığı ablasını görmek için İzmir'e gelir. Ablası ve eniştesinin evinde 'gördüklerinden' kaçıp, ucuz bir otele yerleşir. Burada 'bir iyilik' nedeniyle tanıştığı üç kişi ile ne yapacağını ve nereye gideceğini bilmeden beklemeye başlar.
Fragman:http://www.youtube.com/watch?v=OnnKBT5tHX0
On yıllık mahkumiyeti biten Yusuf tahliye zamanı gelince, kalan ömrünü cezaevinde geçirmek istesede dışarı çıkmak zorunda kalır. Elinde yıllardır görmediği, müebbet mahkumu bir ardaşının verdiği adres ile bir namus davası yüzünden aşığını öldürüp, kendisini sakat bıraktığı ablasını görmek için İzmir'e gelir. Ablası ve eniştesinin evinde 'gördüklerinden' kaçıp, ucuz bir otele yerleşir. Burada 'bir iyilik' nedeniyle tanıştığı üç kişi ile ne yapacağını ve nereye gideceğini bilmeden beklemeye başlar.
Fragman:http://www.youtube.com/watch?v=OnnKBT5tHX0
Altıncı Irk (08.12)
Berrak Yurdakul-Derin Kitap-280 sayfa
Antik zamanlar: Ege Denizinde, Yunanistan’ın Delos adası açıklarında suda bir kız çocuğu bulunur. Balıkçı Navagos’un sarıp sarmalayıp evine götürdüğü bu soluk benizli kızda bir gariplik vardır. Hiç konuşmaz, yemez, içmez. Gözleri de tuhaftır. Kız bu özellikleriyle ev halkının nefretini kazansa da adadaki kahin aynı şekilde düşünmez. O, bu dünyaya çok önemli şeyler yapmak için gelmiştir!
Günümüz: Adrastia adlı genç bir kadın insanlar ve tanrıların hikayesini yazarken Delos açıklarında bulunan bir kızdan bahsetmektedir. Navagos ve denizden gelen gök gözlü kız onun romanının kahramanlarıdır. Bir de tanrıça; Gereklilik ve Zorunluluk Tanrıçası Ananke! Adrastia yazdıkça, içinde büyüyen dayanılmaz bir arzu onu romanının geçtiği adaya, Delos’a çekmektedir.
Berrak Yurdakul sizi Olympos’un zirvelerinden Hades’in derinliklerine, oradan da günümüze uzanan 2500 yıllık bir yolculuğa çıkarıyor. Genç bir kadının kaderi, dünyanın kaderi haline gelirken Yurdakul insanlığı değiştirecek gücün yine sadece kadınların içinde olduğunun altını çiziyor... (Arka Kapak)
Antik zamanlar: Ege Denizinde, Yunanistan’ın Delos adası açıklarında suda bir kız çocuğu bulunur. Balıkçı Navagos’un sarıp sarmalayıp evine götürdüğü bu soluk benizli kızda bir gariplik vardır. Hiç konuşmaz, yemez, içmez. Gözleri de tuhaftır. Kız bu özellikleriyle ev halkının nefretini kazansa da adadaki kahin aynı şekilde düşünmez. O, bu dünyaya çok önemli şeyler yapmak için gelmiştir!
Günümüz: Adrastia adlı genç bir kadın insanlar ve tanrıların hikayesini yazarken Delos açıklarında bulunan bir kızdan bahsetmektedir. Navagos ve denizden gelen gök gözlü kız onun romanının kahramanlarıdır. Bir de tanrıça; Gereklilik ve Zorunluluk Tanrıçası Ananke! Adrastia yazdıkça, içinde büyüyen dayanılmaz bir arzu onu romanının geçtiği adaya, Delos’a çekmektedir.
Berrak Yurdakul sizi Olympos’un zirvelerinden Hades’in derinliklerine, oradan da günümüze uzanan 2500 yıllık bir yolculuğa çıkarıyor. Genç bir kadının kaderi, dünyanın kaderi haline gelirken Yurdakul insanlığı değiştirecek gücün yine sadece kadınların içinde olduğunun altını çiziyor... (Arka Kapak)
5 Ağustos 2012 Pazar
Kitaplar Arasında (08.12)
Yapı Kredi Yayınları-300 sayfa-Necla Aytür-Deneme
Amerikan kültür tarihi, edebiyat akımları, Amerikan şiiri ve yazarları gibi alanın önemli başlıklarını akıcı bir dille özetleyen Kitaplar Arasında, iyi bir edebiyat kılavuzu.
Uzun yıllar Amerikan Kültür ve Edebiyatı Anabilim Dalı Başkanlığı yapan Aytür’ün şiir dili, çeviri, üniversitelerde yabancı edebiyat öğreniminde amaç ve yöntem gibi akademik konulardaki zengin birikimini sunan yazılarını ilk defa bir araya getiriyor. Melville’den Twain’e, Hemingway’den Fitzgerald’a uzanan zengin bir okuma sunan Aytür, Amerikan edebiyatının bu en önemli yazarlarının metinlerini yetkin ve çözümleyici bir biçimde ele alıyor. Hem edebiyat meraklılarına hem başvuru kaynağı arayanlara hitap eden yazılarında Aytür, doçentlik tezine konu olan, önemli eserlerini Türkçeye kazandırdığı William Faulkner’a özel bir yer ayırıyor.
Amerikan kültür tarihi, edebiyat akımları, Amerikan şiiri ve yazarları gibi alanın önemli başlıklarını akıcı bir dille özetleyen Kitaplar Arasında, iyi bir edebiyat kılavuzu.
Uzun yıllar Amerikan Kültür ve Edebiyatı Anabilim Dalı Başkanlığı yapan Aytür’ün şiir dili, çeviri, üniversitelerde yabancı edebiyat öğreniminde amaç ve yöntem gibi akademik konulardaki zengin birikimini sunan yazılarını ilk defa bir araya getiriyor. Melville’den Twain’e, Hemingway’den Fitzgerald’a uzanan zengin bir okuma sunan Aytür, Amerikan edebiyatının bu en önemli yazarlarının metinlerini yetkin ve çözümleyici bir biçimde ele alıyor. Hem edebiyat meraklılarına hem başvuru kaynağı arayanlara hitap eden yazılarında Aytür, doçentlik tezine konu olan, önemli eserlerini Türkçeye kazandırdığı William Faulkner’a özel bir yer ayırıyor.
Velayetname (08.12)
Hünkar Hacı Bektaş Veli-(Derleyen:Yrd. Doç. Dr. Hamiye Duran)Diyanet vakfı yayınları
667 Sayfa-Alevi Bektaşi Klasikleri 4
İçindekiler
Hacı Bektaş-ı Veli'nin hayatı ve eserleri
Hacı Bektaş-ı Veli'nin tarihi hayatı
Hacı Bektaş-ı Veli'nin menkabevi hayatı
Hacı Bektaş-ı Veli'nin eserleri
Bibliyografya
Orjinal metin transkripsiyon ve sadeleştirme
Türk kültüründe velâyetnâme geleneği, Hacı Bektâş-ı Veli Velayetnâmesi ve erken nüshaların tavsifi ve eserin hazırlanışında takip edilen yol hakkında toplu bilgilerin verildiği Giriş ile iki bölümden meydana gelmektedir.Birinci bölümde Hacı Bektâş-ı Veli'nin tarihi ve menkabevi hayatı ve eserleri hakkında mevcut kaynaklardan faydalanılarak bilgi verilmiştir. Birinci Bölümün sonuna, doğrudan faydalandığımız eserleri ihtiva eden bir Bibliyografya eklenmiştir.İkinci bölümde ise, Hacı Bektâş-ı Veli Velâyetnâmesi'nin orijinal metni ile yeni yazıya günümüz Türkçesine aktarılmış metni yer almaktadır. Bu bölümün başında metinde mevcut konu başlıklarının bir dökümü verilmiştir.
667 Sayfa-Alevi Bektaşi Klasikleri 4
İçindekiler
Hacı Bektaş-ı Veli'nin hayatı ve eserleri
Hacı Bektaş-ı Veli'nin tarihi hayatı
Hacı Bektaş-ı Veli'nin menkabevi hayatı
Hacı Bektaş-ı Veli'nin eserleri
Bibliyografya
Orjinal metin transkripsiyon ve sadeleştirme
Türk kültüründe velâyetnâme geleneği, Hacı Bektâş-ı Veli Velayetnâmesi ve erken nüshaların tavsifi ve eserin hazırlanışında takip edilen yol hakkında toplu bilgilerin verildiği Giriş ile iki bölümden meydana gelmektedir.Birinci bölümde Hacı Bektâş-ı Veli'nin tarihi ve menkabevi hayatı ve eserleri hakkında mevcut kaynaklardan faydalanılarak bilgi verilmiştir. Birinci Bölümün sonuna, doğrudan faydalandığımız eserleri ihtiva eden bir Bibliyografya eklenmiştir.İkinci bölümde ise, Hacı Bektâş-ı Veli Velâyetnâmesi'nin orijinal metni ile yeni yazıya günümüz Türkçesine aktarılmış metni yer almaktadır. Bu bölümün başında metinde mevcut konu başlıklarının bir dökümü verilmiştir.
31 Temmuz 2012 Salı
Saatleri Ayarlama Enstitüsü (07.12)
Eserin Özeti(Dergah Yayınları-395 sayfa)
Başkarakter Hayri İrdal , Muvakkit Nuri Efendi’nin yanında çırak olarak başlar işe. Saatlerle uğraşmayı seven ama bu mesleği icra etmek istemeyen biridir. Nuri Efendi’nin ölünceye kadar yanında ilmi,dini ve felsefi sohbetlerini hiç usanmadan dinler.Babasıyla tekkeye gider musıki söyler. Seyit Lütfullah’a takılır, define avına merak salar.Büyür askere gider. Tunuslu Abdüsselam Efendi , konağın son sakinlerinden Emine’yi Hayri’ye nikahlar.Abdusselam Efendi ölümüne yakın muvazenesiz vasiyetler bırakınca Hayri’nin başı belaya girer. Mahkemelerde önce şahid sonraları sanık sandalyesinde oturur. Bu da yetmez Akıl Hastanesine tedaviye gönderilir. Sonunda mahkemeden beraat eder hasteneden taburcu olur ve Emine’ye kavuşur. Posta Telgraf’ta işe girer. Emine’yi kaybeder. İki yetimle başbaşa kalır.İspiritizma Cemiyetinde çalışır. Sonraları buradan ayrılıp, Cemal Bey’in şirketinde katip olarak işe başlar. Cemal Bey kendisini kovunca bir süre işsiz kalır ta ki, Şehzadebaşındaki kahvede Doktor Ramiz’in onu arkadaşı Halit Ayarcı’yla tanıştıracağı güne kadar. Halit Ayarcı hayat hikayesini dinleyince Hayri İrdal’ı çok sever. Kafasında Saatleri Ayarlama Enstitüsü fikri peydah olur. Enstitüyü kurar ve müdür yardımcılığı görevine Hayri’yi getirir. Hayri İrdal’ın hayatı bundan sonra tamamiyle değişir.Fakirlik ve kırgınlık günleri geride kalır. İnanmadığı bu işe zoraki girmiştir. Sonuçları şaşırtıcı olunca kaygısız olmasa da bu oyunu devam ettirme yoluna gider, çünkü herkes bunu istemektedir. Ve bir gün gelir haşmetli enstitü tasfiye edilir. Gerçekler ortaya çıkar.
Başkarakter Hayri İrdal , Muvakkit Nuri Efendi’nin yanında çırak olarak başlar işe. Saatlerle uğraşmayı seven ama bu mesleği icra etmek istemeyen biridir. Nuri Efendi’nin ölünceye kadar yanında ilmi,dini ve felsefi sohbetlerini hiç usanmadan dinler.Babasıyla tekkeye gider musıki söyler. Seyit Lütfullah’a takılır, define avına merak salar.Büyür askere gider. Tunuslu Abdüsselam Efendi , konağın son sakinlerinden Emine’yi Hayri’ye nikahlar.Abdusselam Efendi ölümüne yakın muvazenesiz vasiyetler bırakınca Hayri’nin başı belaya girer. Mahkemelerde önce şahid sonraları sanık sandalyesinde oturur. Bu da yetmez Akıl Hastanesine tedaviye gönderilir. Sonunda mahkemeden beraat eder hasteneden taburcu olur ve Emine’ye kavuşur. Posta Telgraf’ta işe girer. Emine’yi kaybeder. İki yetimle başbaşa kalır.İspiritizma Cemiyetinde çalışır. Sonraları buradan ayrılıp, Cemal Bey’in şirketinde katip olarak işe başlar. Cemal Bey kendisini kovunca bir süre işsiz kalır ta ki, Şehzadebaşındaki kahvede Doktor Ramiz’in onu arkadaşı Halit Ayarcı’yla tanıştıracağı güne kadar. Halit Ayarcı hayat hikayesini dinleyince Hayri İrdal’ı çok sever. Kafasında Saatleri Ayarlama Enstitüsü fikri peydah olur. Enstitüyü kurar ve müdür yardımcılığı görevine Hayri’yi getirir. Hayri İrdal’ın hayatı bundan sonra tamamiyle değişir.Fakirlik ve kırgınlık günleri geride kalır. İnanmadığı bu işe zoraki girmiştir. Sonuçları şaşırtıcı olunca kaygısız olmasa da bu oyunu devam ettirme yoluna gider, çünkü herkes bunu istemektedir. Ve bir gün gelir haşmetli enstitü tasfiye edilir. Gerçekler ortaya çıkar.
21 Haziran 2012 Perşembe
Dört Dörtlükler
hararet nardadır, sacda değildir
kerametbaştadır, tacda değildir
her ne arar isen kendinde ara
kudüs'te, mekke'de, hacda değildir
(Hacı Bektaş Veli)
biz tüccar değiliz alıp satmayız
erkan gözetiriz yoldan sapmayız
gönlümüz ganidir kibir tutmayız
biz muhammed ali diyenlerdeniz
(Şah Hatayi)
feymani içinde kötü his tutma
sadık dosta darılıp da küs tutma
altın isen altınlık yap pas tutma
sonra çar çamura karılmayasın
(Aşık Feymani)
her kim bana ağyar ise
hak tanrı yar olsun ona
kim ölümüm ister ise
bin yıl ömür olsun ona
(Aşık Paşa)
kerametbaştadır, tacda değildir
her ne arar isen kendinde ara
kudüs'te, mekke'de, hacda değildir
(Hacı Bektaş Veli)
biz tüccar değiliz alıp satmayız
erkan gözetiriz yoldan sapmayız
gönlümüz ganidir kibir tutmayız
biz muhammed ali diyenlerdeniz
(Şah Hatayi)
feymani içinde kötü his tutma
sadık dosta darılıp da küs tutma
altın isen altınlık yap pas tutma
sonra çar çamura karılmayasın
(Aşık Feymani)
her kim bana ağyar ise
hak tanrı yar olsun ona
kim ölümüm ister ise
bin yıl ömür olsun ona
(Aşık Paşa)
20 Haziran 2012 Çarşamba
Şahane Hatalar (06.12)
Yazar:Heather McElhattonÇeviri:Dilek Berilgen Cenkciler-640 sayfa
Bu kitabı okumaya normal bir kitap gibi birinci sayfadan başlayın. İlk bölümün sonunda, önünüze bir yol ayrımı çıkacak. Kararınızı verin ve [...]
İlginç bir tarzla yazılmış fikir güzel ama kitap vasat..
Bu kitabı okumaya normal bir kitap gibi birinci sayfadan başlayın. İlk bölümün sonunda, önünüze bir yol ayrımı çıkacak. Kararınızı verin ve [...]
İlginç bir tarzla yazılmış fikir güzel ama kitap vasat..
Şimdiki Çocuklar Harika (06.12)
Nesin Yayınevi-Aziz Nesin-Roman mizah-206 sayfa
Bu romanı, salt çocuklar için değil, ana babalarla öğretmenler için de yazdım. Aziz Nesin -Bu romanda, çocukların gözüyle büyüklerin nasıl göründüğü anlatılıyor.Bu romanda, çocuklar ana babalarını, öğretmenlerini ve büyüklerini eleştiriyor. Bu roman, çocuk eğitiminde gerekli sanılan, günümüzde geçerli birtakım değer yargılarının yanlışlığını anlatıyor.Bu roman, çocukların büyüklerine karşı haklarını ve kendilerini savunmalarıdır.
Ahmet ve Zeynep ismlerinde iki çocuk ayrılıp mektuplaşma yoluyla birbirlerine yaşadıkları olayları anlatırlar. Ahmet ile Zeynep eskiden aynı okulda okumaktalardır, ancak Zeynep sonra Ankara'y taşınır.Mektuplaşmaya söz vermişlerdir. Ahmet Zeynep'e, Zeynep de Ahmet'e, okulda, evlerinde yaşadıkları olayları anlatırlar. Başlarına gelenleri, arkadaşlarını, dostluklarını gibi. Bu kitap çocukların annelerini, babalarını ve öğretmenlerini nasıl gördüklerini anlatır ve çocukların kendini nasıl savunması gerektiğini öğretir.İkisininde yaşadığı en ilginç olaylar ve kişlere mektuplarında yer verirler.
Bu romanı, salt çocuklar için değil, ana babalarla öğretmenler için de yazdım. Aziz Nesin -Bu romanda, çocukların gözüyle büyüklerin nasıl göründüğü anlatılıyor.Bu romanda, çocuklar ana babalarını, öğretmenlerini ve büyüklerini eleştiriyor. Bu roman, çocuk eğitiminde gerekli sanılan, günümüzde geçerli birtakım değer yargılarının yanlışlığını anlatıyor.Bu roman, çocukların büyüklerine karşı haklarını ve kendilerini savunmalarıdır.
Ahmet ve Zeynep ismlerinde iki çocuk ayrılıp mektuplaşma yoluyla birbirlerine yaşadıkları olayları anlatırlar. Ahmet ile Zeynep eskiden aynı okulda okumaktalardır, ancak Zeynep sonra Ankara'y taşınır.Mektuplaşmaya söz vermişlerdir. Ahmet Zeynep'e, Zeynep de Ahmet'e, okulda, evlerinde yaşadıkları olayları anlatırlar. Başlarına gelenleri, arkadaşlarını, dostluklarını gibi. Bu kitap çocukların annelerini, babalarını ve öğretmenlerini nasıl gördüklerini anlatır ve çocukların kendini nasıl savunması gerektiğini öğretir.İkisininde yaşadığı en ilginç olaylar ve kişlere mektuplarında yer verirler.
Dost Dost (06.12)
Bedri Rahmi Eyüpoğlu-İş bankası kültür yayınları-305 sayfa-edebiyat yazıları
Bu kitap Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun Toplu Yazılar'ının üçüncü cildi. Bu ciltte Bedri Rahmi'nin güzel sanatlar, toplumsal sorunlar gibi çok çeşitli konularda kaleme aldığı ve 1938-45 yılları arasında bazıları dergi ve gazetelerde yayımlanmış, bazıları ise hiç yayımlanmamış deneme ve makaleleri yer alıyor. Kronolojik olarak dizilmiş olan yazıları okurken hem yazar, düşünür, şair ve ressam Bedri Rahmi'yi tanıyacak hem de onun ışıltılı anlatımı eşliğinde bir dönemin içinden geçeceksiniz.
Bu kitap Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun Toplu Yazılar'ının üçüncü cildi. Bu ciltte Bedri Rahmi'nin güzel sanatlar, toplumsal sorunlar gibi çok çeşitli konularda kaleme aldığı ve 1938-45 yılları arasında bazıları dergi ve gazetelerde yayımlanmış, bazıları ise hiç yayımlanmamış deneme ve makaleleri yer alıyor. Kronolojik olarak dizilmiş olan yazıları okurken hem yazar, düşünür, şair ve ressam Bedri Rahmi'yi tanıyacak hem de onun ışıltılı anlatımı eşliğinde bir dönemin içinden geçeceksiniz.
Zor Bir Hayatın Hikayesi (06.12)
Yazar:Aharon Appelfeld-Çevirmen:Kerem Işık-176 sayfa-YKY
Bu kitap, aynı zamanda Gerçek büyük felaketler, kendimizi koruyabilmek için kelimelerle çevreleme eğiliminde olduklarımızdır diyen bir yazarın, bu serüvenden bir içsel serüven, yeni bir dil ve edebiyat yaratma çabası... Zor Bir Hayatın Hikâyesi, 2. Dünya Savaşının, güvenli ve sevecen aile ortamından beklenmedik bir biçimde ayırıp gettolara, toplama kamplarına, yalnızlığa ve başıboşluğa sürüklediği bir çocuğun, Aharon Appelfeldin kendisine düşman bu dünyada yolunu bulma mücadelesi.(arka kapak)
Bu kitap, aynı zamanda Gerçek büyük felaketler, kendimizi koruyabilmek için kelimelerle çevreleme eğiliminde olduklarımızdır diyen bir yazarın, bu serüvenden bir içsel serüven, yeni bir dil ve edebiyat yaratma çabası... Zor Bir Hayatın Hikâyesi, 2. Dünya Savaşının, güvenli ve sevecen aile ortamından beklenmedik bir biçimde ayırıp gettolara, toplama kamplarına, yalnızlığa ve başıboşluğa sürüklediği bir çocuğun, Aharon Appelfeldin kendisine düşman bu dünyada yolunu bulma mücadelesi.(arka kapak)
6 Haziran 2012 Çarşamba
Siyah Giyen Adamlar 3 (2012)
tam zamanında geri dönüyorlar...Ajan J, Ajan K'yı bulmak için zamanda geriye gittiği, uzun bir yolculuğa çıkacaktır. Zira dünyanın sonunu getirebilecek bir seri olayın fişeği ateşlenmiştir. Ajan J, zamana karşı şimdi her zamankinden daha hızlı hareket etmelidir...
Oyuncu Will Smith ve yönetmen Barry Sonnenfeld Siyah Giyen Adamlar efsanesini yeniden canlandırmak için üçüncü kez bir araya geliyorlar. Gezegenimizi bir kez daha düşmanlardan kurtaracak çok gizli devlet örgütlerinin dünyasına iniyoruz.
Fragman:http://www.youtube.com/watch?v=BEongqoZaxc
Prometheus (2012)
124 Dk.Bilim kurgu
Alien'ın köklerine yapılan bu yolculuk, hayatın başlangıcına dair araştırma yürüten bir ekibin evrenin en karanlık noktasında yaşadıkları maceralara odaklanıyor. Ekibin insanoğlunun geleceğini korumak adına girdiği bu savaş, her şeyin sonu olabilir...
Fragman:http://www.youtube.com/watch?v=93rPjItBZHw
Alien'ın köklerine yapılan bu yolculuk, hayatın başlangıcına dair araştırma yürüten bir ekibin evrenin en karanlık noktasında yaşadıkları maceralara odaklanıyor. Ekibin insanoğlunun geleceğini korumak adına girdiği bu savaş, her şeyin sonu olabilir...
Fragman:http://www.youtube.com/watch?v=93rPjItBZHw
30 Mayıs 2012 Çarşamba
Makalat (05.12)
İçindekiler
Hacı Bektaş-ı Veli Kimdir?
Hacı Bektaş-ı Veli'nin Eserleri
Kitabü'l-Fevaid
Fatiha Suresi Tefsiri
Hacı Bektaş-ı Veli'nin Nasihatları
Besmele Şerhi
Hacı Bektaş-ı Veli'ye Atfedilen Diğer Bazı Eserler
Malakat
Makalat'ın Hacı Bektaşı Veli'ye Aitliği Meselesi
Makalat'ın Nüshaları
Arapça Aslının Nüshaları
Mensur Tercüme Nüshaları
Nüshanın Genel Özellikleri
Makalat'ın Muhtevası SİT
Louis Drax'ın Dokuzuncu Canı (05.12)
Çeviri:Şirin Okyavuz-277 sayfa
Louis Drax sorunlu bir çocuk. Zeki, yaşından olgun, oyunbaz ve ne yazık ki “kazakolik”. Dışarıda geçirdiği herhangi bir gün Louis'nin başına bir şey gelmesi neredeyse kaçınılmaz. Ama dokuzuncu doğum gününde, ailece gittikleri piknikte olanlar hayal edilemeyecek kadar korkunç şeylerdir. Louis bir kayalıktan aşağıya düşer ve komaya girer; babası ortadan kaybolur, annesi de şaşkınlıktan ne yapacağını bilemez hale gelir. Provence'ta bir klinikte çalışan Dr. Dannachet, Louis'yi komadan çıkmaya ikna etmeye çalışır ama çocuk bütün tıbbi bilgileri yalanlar ve sonuçta doktorun kendisi Louis'nin karanlık dünyasının içine çekilir. Esrarı çözebilecek tek kişi Louis ama o da iletişim kuramayacak durumda. Ya da biz öyle sanıyoruz!
Louis Drax sorunlu bir çocuk. Zeki, yaşından olgun, oyunbaz ve ne yazık ki “kazakolik”. Dışarıda geçirdiği herhangi bir gün Louis'nin başına bir şey gelmesi neredeyse kaçınılmaz. Ama dokuzuncu doğum gününde, ailece gittikleri piknikte olanlar hayal edilemeyecek kadar korkunç şeylerdir. Louis bir kayalıktan aşağıya düşer ve komaya girer; babası ortadan kaybolur, annesi de şaşkınlıktan ne yapacağını bilemez hale gelir. Provence'ta bir klinikte çalışan Dr. Dannachet, Louis'yi komadan çıkmaya ikna etmeye çalışır ama çocuk bütün tıbbi bilgileri yalanlar ve sonuçta doktorun kendisi Louis'nin karanlık dünyasının içine çekilir. Esrarı çözebilecek tek kişi Louis ama o da iletişim kuramayacak durumda. Ya da biz öyle sanıyoruz!
Sıra Dışı Bİr Öykü (05.12)
Michel Butor-Çeviri:Elif Koşan-232 sayfa
Saat sabahın ikisi ya da üçüymüş (rüyamda), sokaklarda tek başıma yürüyormuşum. Castille’le karşılaşıyorum, sanırım birkaç yere uğrayacakmış, ben de ona eşlik edeceğimi, hazır araba da varken özel bir iş için bir yere uğrayacağımı söylüyorum. Bir arabaya biniyoruz, yeni çıkmış bir kitabımı büyük bir randevuevinin sahibesine armağan etmeyi görev sayıyormuşum. Kitabı elimde tutup bakarken anlıyorum, bu eseri bu kadına armağan etmeyi gerekli görmemin nedeni meğerse kitabın müstehcen olmasıymış.
Baudelaire, 13 Mart 1856 Perşembe sabaha karşı gördüğü rüyadan öylesine etkilenir ki rüyayı hiç zaman kaybetmeden, bütün ayrıntısıyla kâğıda döküp arkadaşı Charles Asselineau’ya gönderir. Kaleme alma gereğini duyduğu tek rüyadır bu. Peki nedir onu böylesine önemli kılan? Bir gün önce Baudelaire Sıra Dışı Öyküler adlı ilk kitabını, Edgar Allan Poe’dan yaptığı öykü çevirilerini yayınlatmayı başarmıştır. Poe’ya olan hayranlığı düşünüldüğünde hayatının dönüm noktalarından biridir bu tarih
Sıra dışı bir yazınsal hafiyelik...
Sıra dışı bir rüya çözümlemesi...
Sıra dışı bir yazın eleştirisi...(Arka Kapak)
Saat sabahın ikisi ya da üçüymüş (rüyamda), sokaklarda tek başıma yürüyormuşum. Castille’le karşılaşıyorum, sanırım birkaç yere uğrayacakmış, ben de ona eşlik edeceğimi, hazır araba da varken özel bir iş için bir yere uğrayacağımı söylüyorum. Bir arabaya biniyoruz, yeni çıkmış bir kitabımı büyük bir randevuevinin sahibesine armağan etmeyi görev sayıyormuşum. Kitabı elimde tutup bakarken anlıyorum, bu eseri bu kadına armağan etmeyi gerekli görmemin nedeni meğerse kitabın müstehcen olmasıymış.
Baudelaire, 13 Mart 1856 Perşembe sabaha karşı gördüğü rüyadan öylesine etkilenir ki rüyayı hiç zaman kaybetmeden, bütün ayrıntısıyla kâğıda döküp arkadaşı Charles Asselineau’ya gönderir. Kaleme alma gereğini duyduğu tek rüyadır bu. Peki nedir onu böylesine önemli kılan? Bir gün önce Baudelaire Sıra Dışı Öyküler adlı ilk kitabını, Edgar Allan Poe’dan yaptığı öykü çevirilerini yayınlatmayı başarmıştır. Poe’ya olan hayranlığı düşünüldüğünde hayatının dönüm noktalarından biridir bu tarih
Sıra dışı bir yazınsal hafiyelik...
Sıra dışı bir rüya çözümlemesi...
Sıra dışı bir yazın eleştirisi...(Arka Kapak)
Kayıp Enlemler (05.12)
Jamal Mahjoub-Çeviri:Şirin Okyavuz Yener-220 sayfa
Bir mimarlık firmasındaki işini kaybetme tehdidiyle yüz yüze kalan Jade
geçmişini, ırksal kökenlerini ve pek az hatırladığı babasını araştırmaya
koyulur. Sıra dışı, serüvenci bir Alman, bir mucit olan babası Ernst
Frager, bir İngiliz’le evliyken Jade’in annesiyle tanışmış ve yaşamının
kalanını iki kadın arasında bölünerek geçirmiştir. Jade’in Müslüman bir
ülkeye yerleşmiş ve oğlunu iç savaşta kaybetmiş olan üvey ablasından
aldığı mektuplar ona bu hesaplaşmada yardımcı olacaktır. Kayıp Enlemler
ortak noktaları kimlik arayışı olan üç farklı karakterin farklı
zamanlarda ve farklı enlemlerde şekillenen, yer yer iç içe geçmiş
öyküleri.
Günlükler (05.12)
Max Frisch- 372 Sayfa
1966-1971 yıllarını kapsayan Günlükler’in ikinci cildinde Max Frisch, öykü taslaklarını, yolculuklarındaki izlenimlerini, Vietnam, İsrail Savaşı, Yunanistan’daki askeri hükümet, Fransız Mayısı vb dönemin siyasal olaylarını ele aldığı notları bir araya getirerek anlatı, kurmaca, çözümleme, sorgu ve soruşturma tekniklerini yazı tekniğine dahil ediyor. Özellikle, insanı didik didik edip sorgu sandalyesinde afallatan, sarsıcı bir zeka örneği sergilediği ünlü “soruşturmalar”ı ile toplumsal, siyasal, psikolojik boyutlarıyla insanı ele alıyor. Günlükler 1946-1949’u tamamlayan kitapta Max Frisch güncesinin alanını genişletmeyi sürdürüyor.
(Arka Kapak)
1966-1971 yıllarını kapsayan Günlükler’in ikinci cildinde Max Frisch, öykü taslaklarını, yolculuklarındaki izlenimlerini, Vietnam, İsrail Savaşı, Yunanistan’daki askeri hükümet, Fransız Mayısı vb dönemin siyasal olaylarını ele aldığı notları bir araya getirerek anlatı, kurmaca, çözümleme, sorgu ve soruşturma tekniklerini yazı tekniğine dahil ediyor. Özellikle, insanı didik didik edip sorgu sandalyesinde afallatan, sarsıcı bir zeka örneği sergilediği ünlü “soruşturmalar”ı ile toplumsal, siyasal, psikolojik boyutlarıyla insanı ele alıyor. Günlükler 1946-1949’u tamamlayan kitapta Max Frisch güncesinin alanını genişletmeyi sürdürüyor.
(Arka Kapak)
Mavi Yol (05.12)
Kenneth White-184sayfa
“… White yol boyunca her an, bir yandan bütün dünyayı ardında bırakıyor, bir yandan da onu olanca tazeliğiyle yeniden keşfediyor.”
Critique
“Entelektüel göçebeliğin geopoetika adını verdiğim yaklaşıma yol açtığı kesindir. Geopoetika, Yer ile birleşmenin güçlü ifadesidir. Halkları bölen her türlü siyasal ya da dinsel ideolojinin ötesinde, ortaklaşa sahip olduğumuz varlığı, demek ki üzerinde yaşamaya çalıştığımız, bunca değerli, bunca kırılgan, bunca gizemli güzellikle dolu Yer’i temel alan yeni bir kültürün temelidir.”(Arka Kapak)
Çocuktaki Bahçe (05.12)
İlk kez 1982’de yayımlanan Çocuktaki Bahçe, Sait Faik sonrası öykücülüğümüzün önemli adlarından, “İkinci Yeni’nin öyküdeki karşılığı” Feyyaz Kayacan’ın (1919 - 1993) tek romanı. Kayacan’ın öyküleri için Selim İleri şunları söylemişti: “İroninin yanı sıra şiir, şiirin yanı sıra handiyse tozlanmış bir maziperestlik ve o maziperestlikle için için fokurdayarak alay eden bir yenilikçilik: Feyyaz Kayacan’ın öykülerini ille özetlemek gerekirse, akla ilk gelen bunlar...” Bu saptamalar Çocuktaki Bahçe için de geçerli. Ya da Feyyaz Kayacan’ın kendi sözleriyle: “Çocuktaki Bahçe iki yanlı bir roman. Bir yanı meddah, bir yanı Kafka. Bu iki öğe, durmadan yer değiştirmekte, birbirini etkilemekte.
Divan (04.12)
Irvin D. Yalom-Ayrıntı Yayınları-416 sayfa
Yakınlarımızla yaşayamadığımız mahrumiyeti bir kurum olarak paylaşan psikiyatristlerin ne ölçüde sahici ve samimi oldukları.Psikiyatrist ve hastaları arasındaki mahremiyetin sınırları;seksin terapideki(varsa) yeri.Hayal ve hakikat ilişkisi.En mahrem sırlarımıza vakıf olan psikiyatristlerin bu mahrem yükleri taşırken kendi mahremiyetin- deki dalgalanmalar karşısında nasıl tökezledikleri.Psikiyatrist ve hastanın birbirlerine açıldıkları, birbirlerini teslim almaya çalıştıkları, yalan söyledikleri, seviştikleri bir tür mahremiyet koltuğu: Divan. Ya da "oyun yeri".
Sahicilik ve samimiyet arayanlar. İçi acıyanlar. Dokunma ve konuşma yeteneğini yitirenler. Kendisiyle yüzleşmeyi beceremeyenler. Tanrı arayanlar. Yalnızlar. Dolandırıcılar. Ve zamanımızın vazgeçilmezleri arasındaki yerlerini giderek sağlamlaştıran psikiyatristler.Tam bir iletişim bombardımanına maruz kalırken en yakınımıza bile dokunmakta sorunlar yaşadığımız modern zamanlar. Bütün mahremiyet dengelerinin bozulduğu, "özel hayat" tecavüzcüleri ve teşhircilerle dolu bugünün dünyası.
Yakınlarımızla yaşayamadığımız mahrumiyeti bir kurum olarak paylaşan psikiyatristlerin ne ölçüde sahici ve samimi oldukları.Psikiyatrist ve hastaları arasındaki mahremiyetin sınırları;seksin terapideki(varsa) yeri.Hayal ve hakikat ilişkisi.En mahrem sırlarımıza vakıf olan psikiyatristlerin bu mahrem yükleri taşırken kendi mahremiyetin- deki dalgalanmalar karşısında nasıl tökezledikleri.Psikiyatrist ve hastanın birbirlerine açıldıkları, birbirlerini teslim almaya çalıştıkları, yalan söyledikleri, seviştikleri bir tür mahremiyet koltuğu: Divan. Ya da "oyun yeri".
Sahicilik ve samimiyet arayanlar. İçi acıyanlar. Dokunma ve konuşma yeteneğini yitirenler. Kendisiyle yüzleşmeyi beceremeyenler. Tanrı arayanlar. Yalnızlar. Dolandırıcılar. Ve zamanımızın vazgeçilmezleri arasındaki yerlerini giderek sağlamlaştıran psikiyatristler.Tam bir iletişim bombardımanına maruz kalırken en yakınımıza bile dokunmakta sorunlar yaşadığımız modern zamanlar. Bütün mahremiyet dengelerinin bozulduğu, "özel hayat" tecavüzcüleri ve teşhircilerle dolu bugünün dünyası.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)